Borneo Adaları'nda yaşayan, deniz çingeneleri olarak da bilinen göçebe Bajau Kabilesi, serbest dalıştaki uzmanlıkları ile de bilinir. Yüzen evlerde yaşayan, balıkçılıkla geçimlerini sürdüren bu kabilenin üyeleri günlerinin büyük kısmını suda geçiriyorlar. Bajaular denizi o kadar benimsemişler ki gökyüzüne bakmak akıllarına dahi gelmiyor. Bu yüzden zamanı bile güneşi izleyerek değil gelgitleri takip ederek anlıyorlar. Üstelik yüzyıllardır bu yaşam tarzını sürdürüyorlar.
Bir Bajau üyesi 13 dakika kadar suyun altında kalabiliyor. Ancak tüm kabile üyeleri düzenli olarak dalış yapmıyor. Yüzen evleri ile ilgilenen kadınlar sadece yıkanmak için ve gerekli olduğu diğer durumlarda suya giriyorlar. Fakat suyla diğer kabile üyeleri kadar haşır neşir olmasalar da kadınlar bile 5 dk'dan daha fazla suyun altında kalabiliyor. Peki bunu nasıl yapabiliyorlar?
Dalış Adaptasyonu ve Genetik
Tüm memelilerde "memeli dalış refleksi" adı verilen bir tepki vardır. Özellikle soğuk suya aniden atladığınızda, soğuk suyla duş alırken (hatta soğuk suyla yüzünüzü yıkarken dahi) fark ettiğiniz bu refleks şu şekilde çalışır: kalp atış hızınız aniden düşer, kollarda ve bacaklarda bulunan damarlar daralır ve oksijence zengin kanın beyni hayatta tutabilmesi için yardımcı olur. Bu refleksin yönetilmesinde dalak büyük rol oynar.
Örneğin foklarda dalak 20 litreden daha fazla kan hücresini depolar ve dalış süresince oksijence zengin bu kan hücrelerini dolaşıma verir, bir yandan da oksijence fakir kanı filtreleyip yeniden dolaşıma vererek kanın daha verimli kullanımını sağlar. Özellikle acil durumlarda büyük öneme sahip olan bu organ insanlarda bu kadar güçlü olmasa da azımsanamayacak bir etkiye sahip olduğu kesin.
Bajaulara dönersek; araştırmacılar ortalama bir kabile üyesinin, karada yaşayan insanlara göre %50 daha büyük bir dalağa sahip olduğunu gözlemlemişler. Hatta hiç dalış yapmamış üyelerde bile durumun böyle olması bu adaptasyonun bir genetik kökeni olduğuna işaret etmiş. Böylece araştırmacılar kabile üyelerinden DNA örneği almaya karar vermişler. DNA örnekleri incelendiğinde ise Bajauların farklı olarak PDE10A adı verilen bir gene sahip olduğunu görmüşler. Bu genin, dalağın büyümesi için gerekli troid hormonunun salgılanmasından sorumlu olduğu düşünülüyor.
Bu keşif aynı zamanda insanlarda dalış ile ilgili olarak görülen ilk genetik adaptasyon olması açısından da önemli. Hem de sadece bu değil, aynı zamanda oksijensiz kalmaya karşı vücudun verdiği tepkileri anlamak açısından Bajau kabilesi üyeleri iyi birer denek. Normalde oksijensiz kalınması durumunda görülen kalp, akciğer ve dolaşım sorunları Bajaularda görülmüyor çünkü. Tabii bu etkilerin azaltılmasında deneyimli dalgıçların kullandığı meditasyon yönteminin de etkili olduğunu söylemek gerekir. Ancak bu da başka bir araştırma fikrini bilim insanlarının aklına getiriyor: "Meditasyonun bu etkilerin azaltılmasında oynadığı rol".
Son olarak aşağıdaki videoda bir Bajau üyesinin avlanmasını görebilirsiniz.