Loading

Caliban ve Cadı: Yakamadığınız Cadıların Torunlarına

Silvia Federici’nin cadılar, kadınlar, beden ve ilksel birikim üzerine çalışmaları ve görüşleri.

silvia federici

Bu kısa makalede Silvia Federici’nin cadılar, kadınlar, beden ve ilksel birikim üzerine çalışmaları ve görüşlerine değinilmiştir. Silvia Federici, Cadılar, kadınlar, beden, ilksel birikim, çitleme hareketleri, kapitalizmin şafağında cadı avlarının rolü, cadı avlarının temelinde yatan unsurlar ve arka planına dönük ufuk açıcı fikirleri ve rehber niteliğindeki önemli çalışmalarıyla başlı başına ekol olmuş bir bilim insanıdır.

“İtalya’da doğup büyüyen Silvia Federici, 1967’de felsefe eğitimi için gittiği Amerika’nın çeşitli üniversitelerinde ve ayrıca Nijerya’da Port Harcourt Üniversitesi’nde dersler vermiştir. Feminist bir eylemci, araştırmacı ve eğitimci olan Federici’nin çalışmaları esinini toplumsal mücadelelerden almış ve bu mücadelelerle sürekli bir diyalog içinde olmuştur. 1970’lerin başından itibaren, Maria Rosa Dalla Costa ve Selma James gibi kuramcılarla birlikte, Uluslararası Feminist Kolektif’in kurucuları ve “Ev İşi İçin Ücret” kampanyasının örgütleyicileri arasında yer almıştır. Bu hareket, toplumsal yeniden üretimde yer alan kadınlar için ekonomik bağımsızlık talebini dile getirerek kapitalist ve patriyarkal iktidara karşı devrimci bir itiraz oluşturmuştur ve feminist gruplar arasında küresel bir dayanışmaya zemin sunmuştur. Federici, Afrika’daki politik değişim ve toplumsal mücadeleler üzerine çalışmalarıyla da tanınmaktadır. Türkçede yayınlanmış birçok makale ve röportajının yanı sıra basılmış eserleri arasında Caliban ve Cadı: Kadınlar, Beden ve İlksel Birikim (Otonom Yayıncılık, 2012), Sıfır Noktasında Devrim (Otonom Yayıncılık, 2014), Cadılar, Cadı Avı ve Kadınlar (Otonom Yayıncılık, 2018) bulunur.”

Silvia Federici’nin eserlerine ve görüşlerine bakacak olursak;

Caliban ve Cadı… Silvia Federici, kapitalizmin ilerleyişinin tarihçesini tekrardan yazarken, soykırıma varan bir şiddetin ilk hedefi olmuş bu iki figürü beraber tekrar çağırıyor. Sermayeye kazınmış olan yıkımın bedelini ikisi birlikte emeğiyle, bedeniyle ve hayatıyla ödemektedir. Fakat yine de ne Caliban ne de Cadı, kapitalizmin hudut bilmeyen cinsiyetçiliğinin ve ırkçılığının kurbanlarından ibarettir. Hayatı, ilişkileri, ortak mülkiyeti, mücadeleleri ve hafızası, özetle üreten ve yaşamı örgütleyen bedenlerin asiliği yankılanır her ikisinde de. Cinsiyete bağlı hiyerarşinin ve iş bölümünün tekrar şekillendiği kapitalizmin doğuş süreci, Silvia Federici’nin feminist teorisinde bu sebeple örnek olarak kullanılır. Bu dönemde görülen şiddet, cinsellikten yeniden üretime değin, cinsiyet rollerinin inşa edildiği ve de bu inşa sürecinde öncelikli hedefin de kadın bedeni olduğu doğrultusunda hiç şüpheye yer vermez. Fakat daha da mühimi, söz konusu inşa süreci bedenin sadece tahakkümün ve sömürünün değil de direnişin merkezi olduğunu açığa çıkarır. Şifacı kadın, heretik kadın, yalnız yaşama cüreti gösteren kadın, itaatsiz eş, efendisinin kudretini zehirleyip köleleri isyana sevk eden obeha kadın gibi, kapitalizmin yok etmek mecburiyetinde kaldığı tüm kadın öznelerin, direnişleriyle ve emekleriyle yarattıkları dünya cadıda cismini bulmuştur. Silvia Federici “cadı” motifiyle, feminist bir beden düşüncesini tastamam bir dünya tahayyülüyle bir kılar.

Tenin Sınırlarının Ötesine... Çağımızda “beden” hem direniş bakımından hem de iktidarların tahakkümlerini sürdürmeleri bakımından kurumsal ve radikal politikaların göbeğinde yer almaktadır. Silvia Federici, tahakkümün ve direnişin mücadele sahası olarak gördüğü bedenin de bir tarihi olduğunu düşünmektedir. Feminist, trans, ırkçılık düşmanı ve çevreci tüm hareketler tarafından beden, sermaye ve devletle karşılaşmanın bir zeminidir. Aynı zamanda beden, dönüştürücü toplumsal pratiklerin filizlenebileceği bir imkân şeklinde algılanmaktadır.

Diğer taraftan da kapitalist ilerlemenin neoliberalizm çağında, sermayenin girdiği ve bir türlü aşamadığı yeniden üretim krizinde de beden üzerinde tahakküm kurma ve denetleme kaçınılmaz ve de zor hale gelmektedir. Bedenlerin parçalanması, yalıtılması, tıbbi ve psikolojik müdahalelerle tekrar yaratılması, ihtiyaçlarının ve arzularının da ya sindirme ya uyumlulaştırılması yöntemiyle kontrol altına alınması, kapitalist sistemin tahakküm stratejileri olarak karşımıza çıkmaktadır. Silvia Federici’ye göre ise, beden sömürünün önündeki engel, onun sınırıdır. Bedeni, özgürleştirici ve içkin bir politik imkana evirmek ise ancak onun ihtiyaçlarını ve arzularını çoğaltmakla mümkündür. Bunu da yalıtılmış olmaktan ötürü korku yüklenip iktidarların hegemonyasına baş eğmeye hazır bedenlerden öte başka bedenlerle, hatta insanların dışındaki varlıklara ve doğayla “büyülü” bir birlikteliğe giren bedenler yapabilir. Bu nedenle de korku ve yalıtılmışlığın kederinden kurtulup, arzularını ve ihtiyaçlarını politikleştiren bedenler, kendilerini, diğer kişileri ve dünyayı değiştirebilir.

Cadılar, Cadı Avı ve Kadınlar… cadı olduğu iddia edilen kadınların katledilmelerinin ardından birkaç asır geçi. Kapitalizmin doğuşunda ilksel birikim aşamasında hapsedilen, emek gücü doğuran bir nevi mekanik bir bedene indirgenen ve de bütün ortak mülkiyetin çitlenmesine direnerek korku salan kadın bedeni, itibarsızlaştırılmaya çalışılarak işkencelerin deneme tahtası yapıldı.

Günümüzde kadınlara karşı artan şiddet ve yeni cadı avları, geçmişin izlerinden ilerliyor. Arazisini gasp etmek için yaşlı komşusunu ya da akrabasını kimi ithamlarla suçlayan kişiler… az çeyizle gelen karısını öldüren erkek… kendisinden ayrıldığı veya ayrılmak istediği için kadını öldüren erkek... ortak olanları ve cinsel haklarını savunan kadınları evlerinden süren otoriteler… kadın mücadelesini itibarsızlaştıran siyaset ve siyasiler... Kredilerle toprakları ipoteklemeyi ve yeni çitleme biçimlerini teşvik eden küresel kurumlar… beraberce yeni ilksel birikim, kısıtlama ve mülksüzleştirme süreci izliyorlar. Cadı avlarının tarihini ve mantığını, hali hazırda devamını sağlayan pek çok yöntemi ve kadına yönelik yeni şiddet biçimlerini kavramaya çağıran Silvia Federici, cadıların tarihinin sessizliğe gömülmesine izin vermiyor. Hafızamızı güçlü kılarak cadılık suçlamalarıyla katledilen kadınların kaderinin tekrarını önleyebilir, söz konusu şiddete karşı direniş biçimlerimizi ortaklaştırıp yayabiliriz.

Silvia Federici bu nedenle eserlerini “Bizler yakamadığınız cadıların torunlarıyız” diyen herkes için kaleme almıştır.

Onur Köse
Redaktör / 56 Yazı / 428,2K Okunma

| 🌿🐢 Yol, Tarih ve Doğa


Yorum Yap

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

ya da üye olmadan yorum yap ve onaylanmasını bekle.
ÜST