Loading

Kızıl Azize Louise Michel

Paris Komünü'nün, feminist hareketin ve eşitlik mücadelesinin azizesi Louise Michel

louise michel resmi

Sayın okur bu makale size, hayatını bir mücadeleye adamış, ideallerinden asla geri adım atmamış ve tutkulu düşlerinin peşinde koşan bir kadının hayat hikayesinden söz edecektir. Dünyanın bugünden daha kötü olmadığı, sömürü ve adaletsizliğin kol kola hüküm sürdüğü ortamda açan kızıl karanfillerden birisinin hikayesi… Bu hikâyenin kahramanı, 19. asırda eşitsizlik ve sömürüye karşı verilen mücadelelerin simge ismi ve öcüsü, hayatını daha adil bir yaşam idealine feda eden; bilimin egemen olup, sömürünün son bulduğu düzeni düşleyen, hayatını devrimci bir şiir gibi yaşayan Louise Michel’dir.

Louise Michel Fransa kırsalında annesi, büyükannesi ve büyükbabasıyla büyümüştü. Harabe bir malikanede yaşamış, çok kitap okuyarak büyümüştü. Gençlik dönemine geldiğinde öğretmen okuluna gitmiş, kaleme aldığı şiirleriyle birlikte Victor Hugo ile mektup arkadaşlığı yapmıştı. Yaşamı boyunca şiirler kaleme aldı, bunun yanında kurgu eserler de yazdı, hayallerini kurguyla kağıtlara dökmüştü. Kadın erkek eşitliğine inanıyor, sömürünün ve yoksulluğun son bulmasına yönelik mücadelelerden kaçınmıyordu… Şimdi biraz Louise Michel’in mücadele hayatından bazı başlıklara değinelim.

1800’lerin ikinci yarısında Fransa’nın Prusya ile olan savaşı, Paris kapılarına kadar dayanmış, şehir kuşatma altına alınmıştı. Açlık, soğuk ve hastalık kol gezerken tabii ki sıradan insanlar, tüm faturayı ödeyen kitleler olmuştu… Louise Michel, bu çetin şartlar altında yoksullar ve özellikle de çocukları doyurmak için çabalıyordu. Tüm yaşananların gerçek sorumlusunu biliyor ve düzenin adaletsizliğinden gelen pis kokuları alıyordu. Sözünü hiçbir zaman sakınmadı ama elini de hep taşın altına koydu… yoksullar karneyle gıda temin ederken ve onları da birbiriyle paylaşırken zenginlerin istiflediği ve çürümeye yüz tutan erzağı da biliyordu… halk da bunun farkındaydı.

Uzun yıllardır insanların içerisinde bu adaletsiz dünyayı alaşağı etme isteği alevleniyordu. Paris’in yoksul mahalleleri Belleville, Montmarte ve La Villette her an bir devrime gebeydi. 1870 yılında Fransa imparatoru 3. Napolyon’un Prusya’ya tutsak düşmesi, uygun zemini yaratmış görünüyordu. Halk komiteleri kurulmuş, cumhuriyet ilan edilmişti. Fakat Prusya kıskacı devam ediyordu ve öte yandan saray soytarılarını da arpalıklarının kesileceği korkusu sarmıştı, ihaneti örgütlüyorlardı. Halk zor durumdaydı…

1871 yılında Paris Komünü örgütlendi, Louise Michel’de bunun bir parçasıydı elbette. Halk kendine ait olanlara el koymuş ve dayanışmayla yol alıyordu, çok kısa sürecek bu döneme kimileri “cennetin zaptı” diyecekti…fabrikalar ve imalathaneler kamulaştırılmış, boş evler evsizlere dağıtılmıştı. Eğitim ve kadın haklarında önemli adımlar atılıyordu. Her şey müzakere ediliyor, beraber oylanıp kabul ediliyordu…  Komün güçleri Fransa’nın düzen simsarlarını, çıkar guruplarını tehdit ediyordu ve neticede örgütlü kötülük harekete geçip komünle savaştı. Louise Michel komün içerisinde aktif olduğu gibi, komünün savunulmasında da en öndeydi. Fakat Prusya’dan aldığı güçle komün karşıtı savaşa girişen Fransa hükümeti, komün güçlerini yenilgiye uğrattı. Çok büyük bir katliam yaşandı, Prusya karşısında yapmadıkları “vatan savaşını” veriyordu komün karşıtı Fransa hükümeti… belki de Nazım’ın da dediği gibi gerçek vatanları olan çek defterlerini-para kasalarını, yani kendi düzenlerini kurtarıyorlardı…

Versailles hükümeti, sağ kalan komün önderlerinin peşine düştü, bunlardan birisi de Louise Michel’di. Onu bulamayınca annesini tutsak aldılar, fakat Louise Michel bu durumu öğrenince teslim oldu. Yargılanmadan önce aylarca zindanlarda tutuldu… 16 Aralık 1871’de duruşmada mahkemeden kurşuna dizilmeyi talep ediyordu. Mahkeme salonunda kendisini öldürmemeleri halinde, intikam mücadelesinden geri durmayacağını haykırıyordu. Can veren komün yoldaşlarının kanını yerde bırakmayacağına söz veriyordu… son sözü, korkak değilseniz beni öldürürsünüz idi…

Yeni Kaledonya’ya sürgün cezasına çarptırıldı ve öncesinde iki senesini Auberive zindanlarında geçirdi…

Sürgün hayatına yelken açtığı uzun deniz yolculuğunda hastalıklarla ve türlü zorluklarla karşılaştı. Yolculuk esnasında hücresini paylaştığı kişilerle yiyeceklerini ve kıyafetlerini de paylaşıyordu, hatta bunun için çoğu zaman aç kalıyordu. Kaybettiği mücadele arkadaşlarını ve Paris’in yoksul çocuklarını sık sık hatırlıyordu… ve sık sık şiir yazıyordu,

“Kara mezara girersem, kardeşlerim,

kız kardeşinize son bir umut olsun diye bol çiçekli kırmızı karanfiller atın”.

Yeni Kaledonya’ya vardığında Paris Komünü’nden sürgündeki bazı mücadele arkadaşlarıyla karşılaştı. Daha da önemlisi yerli halkla yakınlaştı. Fransızların uyguladığı sömürgeciliğe tanık oldu. Yerli halkın çocuklarıyla Avrupalıların çocuklarını bir araya getiriyor onlarla zaman geçiriyor ekip biçiyordu. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın bir kapı deliğinden görünümüydü yaşananlar adeta… fakat bu olanlar bazı Avrupalıları rahatsız edecekti ama Louise Michel bunlarla da mücadele etmesini bilecekti. Öte yandan yerlilerin halk hikayelerini, mitlerini ve geleneklerini kaleme alıyordu. Farklı kültürlerle, farklı insanların hak ve özgürlük mücadelelerinden oldukça etkileniyor ve onların mücadelesine saygı duyuyordu. Öyle ki Fransa kontrolündeki Cezayir’den gelen sürgünlerle kolay bağ kuruyordu. Yeni Kaledonya yerlilerinin toprak mücadelelerini destekliyor ve Fransa sömürge valisiyle de mücadele ediyordu. Ayaklanan yerlilere destek oldu, fakat kanlı bir şekilde türlü oyunlarla bastırılan ayaklanma sonrası Fransa, çok büyük bir katliam yaptı. Louise Michel, sağ kalan yerlilere destek olmak adına, şiirlerini Victor Hugo’nun da desteğiyle yayımlamış, yine Fransa gazetelerinde yaşanan katliamları anlatmıştır.

1880 yılına gelindiğinde, Paris’te Louise Michel için af kampanyaları başlatılmış ve sonunda af çıkmıştı. Fakat Louise Michel, diğer sürgün dostları olmadan adadan ayrılmadı. Bir müddet sonra Paris Komünü sürgünlerine af çıktı ve Louise Michel’de Fransa’ya döndü. 9 Kasım 1880’de coşkulu bir kitleyle Paris garında karşılandı. Dönüşünden sonra mücadele yaşamını kesmeden devam etti, pek çok sefer hapse girip çıktı. Kadın hakları mücadelesinde bayrak taşıyordu. Sömürü ve eşitsizlik nedeniyle yaşanan sorunlara karşı devrimi savunuyor ve halk toplantıları örgütlüyordu. 22 Ocak 1888’de bir halk toplantısı sırasında suikast girişimine uğradı ve yara alarak atlattı. Suikast kurşunu ölünceye dek kafasında kalacaktı. Kendisine saldıran kişinin yargılanmasına mani oldu ve onunla dostluk kurup uzun süre mektuplaştı… 

74 yaşına geldiğinde çok istediği Cezayir seyahatini de gerçekleştirdi, mücadele dolu ömrünün yorgun düşürdüğü bedeni 74 yaşında hayata veda etti. 22 Ocak 1905’de Paris Komünü savunucularının hatırası eşliğinde, kızıl bayraklarla ve bol çiçekli kırmızı karanfillerle geniş kitlelerin eşliğinde toprağa verildi. Paris’in yoksul halkının, Yeni Kaledonya’nın yerlilerinin ve Paris Komünü’nün kızıl azizesi Louise Michel, arkasında güçlü bir mücadele hikayesi bıraktı. Yaşamı boyunca Louise Michel feminist, anarşist ve sosyalist hareketlerin yoldaşı olmuştur.

KAYNAKLAR

Louise Michel'in Türkçeye çevirilmiş eseri: KOMÜN Tarih ve Anılar

Mary M. Talbot & Bryan Talbot: Kızıl Azize Bir Ütopyanın Peşinde

Onur Köse
Redaktör / 56 Yazı / 425,8K Okunma

| 🌿🐢 Yol, Tarih ve Doğa


Yorum Yap

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

ya da üye olmadan yorum yap ve onaylanmasını bekle.
ÜST