Loading

Sınıflı Toplumların Doğuşuyla Kadınların Ezilişi

Topumun sınıflı yapıya bürünmesi ve devletin "zuhur" etmesiyle kadınların ezilişi

antik çağlara dair kadın mitosları tasviri

Topumun sınıflı yapıya bürünmesi ve devlet kurumunun zuhur etmesiyle kadınlar hemen her yerde “kaybetti”. Yaşamlarında, çok köklü bir değişiklik oldu. Toplum içerisinde erkeklerle berber ortak inisiyatif alıp karar mekanizmalarında yer alırken, birden bire bağımlı bir konuma sürüklenip boyun eğmeye zorlandılar. Bahsi geçen boyun eğmenin esas doğası, sınıflı toplumlar arasında çeşitli farklılıklar sergiledi. Bu durum zamanla o denli küresel bir hal aldı ki günümüzde dahi insan doğasının değişmez bir unsuruymuş gibi gösterilir.

Söz konusu değişim, artık ürünün elde edilmesiyle toplum arasında şekillenen yeni ilişkilerden doğuyordu. Yeni üretim ilişkileri, artık erkeğin emeğine öncelik verme meylindeydi. Avcı-toplayıcı yaşamdaki ana gıda kaynağı olan toplayıcılık, kadının hamileliği ve çocuğu emzirmesiyle uyumluydu. Basit tarım dönemi işleri de öyleydi. Fakat saban ve büyük çaplı çobanlık bunun aksi mahiyetteydi. Buradan hareketle kadınların ağır işlerde çalışamadığı sonucu çıkmasın, kadınlarda erkeklerle aynı işleri yapabilmekteydi. Fakat temel hadise şu ki kadınların bu tarz işler yapması, doğum oranlarını düşürdü ve nüfusta durağanlığa sebep olmaktaydı. Kadınların genelini bu tar rollerin dışında bırakan topluluklara nazaran dezavantajlı konuma geliyorlardı. Yalnıza tarımsal faaliyetlerle ilgilenen toplumlarda kadınlar çapalama işleriyle uğraşırken, erkekler de sabanları kullanmaktaydı. Eski Mısır ve Sümer metinlerine, çizimlerine bakıldığında saban üzerinde hep erkekler betimlenir. Netice itibariyle saban belki kadını ağır işlerden kurtardı, fakat tarımsal ürünlerin üzerindeki söz hakkından ve beraberinde sağladığı toplumda söz sahibi olma hakkından uzaklaştırdı. Ailenin veya soyun esas kararları, erkeğin kararları şeklini almıştı. Artık ürün elde edilmesiyle birlikte gerçekleşen diğer değişimlerinde aynı etkisi söz konusu oldu. Kadınlar ticari ilişkilerde ve savaşlarda yer alabiliyordu. Fakat zamanla ticaret ve askerlik erkek egemenliğine girmişti. Savaşçı ve tüccar erkekler, gücünü arttırdıkça, iktidar ve mülkiyet erkek kontrolüne geçmeye başladı, erkeklerin önceliği de bu oldu. Köklü klan soylarının ve ilişkilerinin bozulması bu süreci destekledi. Sıradan bir kadın artık kapsamlı ilişkilerin bir parçası olamıyordu artık, erkeklerin keyfi davranışları karşısında da bir güvencesi yoktu artık. Bunun yerine sadece ailede ikinci plandaki kişi ya da bir eşti.

Yöneticilerin baskısı altındaki kadınlar, artık ürünün kontrolünü ve toplumdaki kurumların egemenliğini ele geçirmiş kişilerin sahip olduğu “bir şey”, “cinsel haz objesi”, “varis doğuran” ve bir “süs nesnesi” alarak tavır görmeye başlandı. Geniş toplumsal yaşamdan uzaklaştırılacaklardı. Tarımsal üretimle meşgul ailelerde ve zanaatkarlarda kadınlar için durum biraz daha farklıydı, bu gruplar içerisinde kadınların hala üreten bir konumu vardı. Kadınlar hala bitmek bilmeyen zor işlerle uğraşıyordu. Fakat kadınların ve toplumun ilişkilerini kontrol edenler yine erkeklerdi. Kadının sömüren veya sömürülen sınıfta olması bir şey değiştirmiyordu, toplumda patriarki egemendi. Tüm aile mensupları üzerinde tek söz sahibi babaydı. Bu durumun yansımaları kısa zaman içerisinde ideolojilerde ve dini inançlarda da görülecekti. Kadın din insanları ve tanrıçalar daha da önemsizleştirilecekti. Dünyanın yaratılışında ve yaşamın örgütlenişinde ana rol yüklenen kadından, güzelliğin sembolü veya anne sembolleri yüklenen kadına geçilecekti.

Öte yandan kadınların tüm toplumlarda ve tüm sınıflarda sabit bir rolleri yoktu. Kadınların köylü yaşamında sömürülmesi ve aristokraside sömürülmesi farklı şekillerde işliyordu. Yine kendi ailelerinden ya da toplumlarından uzak kadın-erkek kölelerin vaziyeti de farklıydı. Yetişkin ölümlerindeki fazlalık sebebiyle, toplumlarda dul sayısı çok görülmekteydi. Bununla beraber bu durum kadınlara, köylü ya da zanaatkar aileyi ve hatta bir ülkeyi yönetmeyi mümkün kılabiliyordu. Kimi halklarda ise kadın tüm haklardan mahrum kılınmıştı. Kimi halklarda ise kadınların miras ve mülkiyet edinme hakkı vardı, bununla beraber boşanma isteğinde bulunabiliyorlardı. Yine yazımızın ana çerçevesinde bahsi geçen durum tamamıyla kent yaşamının oluştuğu, yerleşik devletlerin yani “uygarlıklar” olarak bahsedilen toplumlar anlatılmaktadır. Dünyanın farklı yerlerinde konargöçer kültürde, orman halklarında ve bazı uzak adalarda tamamıyla farklı toplumsal ilişkiler söz konusudur. Özetle kadınların ezilmesi her yerde aynı biçimlerde cereyan etmiyordu ve yine geniş bir genellemeyle kadınların kimi toplumlardaki durumlarını, diğer toplumlar içinde kabul etmek yanlış olur. Fakat kadınların ilkel komünizm döneminden daha zor bir durumları olduğu da açıktır.

İlk sömürü sınıflarının kuvvetlenmesi, toplumun genelindeki gelişmeleri etkilemeyi sürdürdü. Sömürü sınıfının kendi iktidarını güçlendirmek adına kullandığı yöntemler, halkın kaynaklarını ve ruhunu kemirmeye başlamıştı. Sömürücülerin kendilerini yüceltme adına hizmetkarlara, silahlı birliklere, ihtişamlı tapınaklara, gösterişli saray ve mezarlara yaptıkları masraflar, halkın saha çok sömürülmesini beraberinde getiriyordu. Bu durum da egemenlerin yaşamı için halka yönelik baskının ve sömürünün gerekli olduğu düşüncesini meşrulaştırıyordu. Buna biraz da din katılınca muazzam bir işleyiş elde ediliyordu. Diğer toplumların kaynaklarına el koyma anlamını taşıyan savaşlar, toplukların hülyalı masallarla aldatılıp daha fazla kedere sürüklenmesini, bazı çevrelerinde zenginleşmesini sağlıyordu. Bütün bu vaziyetler yönetici sınıfları iktidar sahibi ve netice itibariyle “devlet” sahibi yapmaya teşvik ediyordu. Yöneticiler, toplumun ilerleyişi ve örgütlü şekilde üretim-bölüşüm ilişkisini sağlamaktan ziyade, bu durumlara çomak sokan kişiler oldular. Toplum sırtındaki kambur ve ayak bağından ziyade bir şey olamadılar. Bu vaziyet Ortadoğu, Akdeniz Havzası ve İndus Havzası ilk “uygarlıklarının” ortaya çıkışından kısa süre sonra net bir şekilde görülmüştür.  

 

Kaynaklar:

Chris Harman: Halkların Dünya Tarihi

Neil Faulkner: Marksist Dünya Tarihi

Onur Köse
Redaktör / 56 Yazı / 428,2K Okunma

| 🌿🐢 Yol, Tarih ve Doğa


Yorum Yap

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

ya da üye olmadan yorum yap ve onaylanmasını bekle.
ÜST