Hazarların tarih sahnesine Sabarların devamı olarak çıktıkları bilinmektedir. Hazarların ismi kaynaklarda 558 yılından itibaren geçmeye başlamıştır. Bu yıllarda yaşanan Sasani ve Sabar savaşları sırasında Hazar ismi ön plana çıkmaya başlamıştır. Hazarların coğrafyası, Hazar denizi ile Karadeniz’in kuzeyi arasındaki sahayı kapsamaktaydı. Güneyde Kafkas dağları sınır olmakla birlikte sık sık güney yönünde sınır oynaya biliyordu, Azerbaycan ve Ermeniyye bölgeleri de zaman zaman Hazar hakimiyetine girmiştir. Hazarlar, kuzeye doğru uzanan topraklarıyla İdil Bulgarlarına komşu idi. Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlar da Hazar hakimiyetindeki sahalardandır. Hazarın ilk merkezi Terek nehri boyunda iken daha sonra idil. Yayık, Don ve Kuban nehirlerinin havzalarına yayılmış ve önemli ticaret yollarını kontrol altına almışlardır. Hazarların coğrafyası oldukça stratejik bir noktadadır. Viking ticaret yolu olarak da bildiğimiz İskandinav ticaret yolu hazar coğrafyasından geçmektedir. Yine İslam coğrafyası ve doğu Avrupa içerisindeki ticaret yollarının ana güzergâhları, Hazar topraklarından geçmektedir. Ayrıca Çin’e kadar uzanan Avrupa’dan Asya’ya ulaşan yollarda Hazar ticaret ağlarındandır. Bu ticari güç Hazarların arkasındaki büyük gücün ta kendisidir.Hazarlar ana omurgası Türk olmakla birlikte hakimiyetleri altında diğer toplulukları da barındırmaktaydı.
Hazarların Göktürkler’den ayrılıp bağımsız hareket etmeleri 630-640 arası yıllarda gerçekleşmiştir. Tong Yabgu’nun oğlu tarafından kurulmuştur Kağanlıkları. Volga dan Derbent’e kadar olan sahada hâkim olmuşlardır. Göktürk devlet kurumlarını ve yönetim geleneğini benimsemişlerdir. Oldukça fazla sayıda boy ve topluluğa sahip olan kağanlık, adeta bir mozaik oluşturmaktaydı.
Hazarların bağımsızlığının ardından, İdil Bulgarlarını da 665 yılında hakimiyetleri arasına almalarıyla sınırları genişledi ve Avrasya coğrafyasının en büyük gücü haline geldiler. Azak Denizine kadar olan sahadan Tuna Dolaylarına kadar etki yaratabiliyorlardı. Bu durumda onları Bizans ile karşı karşıya getirdi. Bizans İmparatoru II. Justinianos tahttan indirilip Kırım’a sürgün edilince Hazarlara sığındı ve Hakan, siyasi bir manevra olarak devrik imparatoru elinde bulundurmak amacıyla tutsak etti. Hakanın kız kardeşi ile evlendi. Theodora adını alan prensesin yardımıyla kaçan II. Justinianos, Bizans’a dönüp tahtı ele geçirdi. Duruma kızan Hazar Hakanı ’da muhaliflere destek olup onu tahttan indirdi. Yine kırım halkının Bizans’a isyanını da destekleyen Hazarlar, Bizans’la bu dönemde iyi ilişkiler geliştirememişlerdir. Ancak ortak düşman iki gücü yan yana çekmiştir. Önce Sasani ardından da İslam devletinin tehdidi Bizans ve Hazarları ortak hareket etmeye mecbur kılmıştır.
Hazarlar, Sasani İmparatorluğunu Bizans’la yıpratsa da onları tarih sahnesinden silen İslam Halifesi Ömer komutasındaki İslam kuvvetleri olmuştur. Sasanilerin yıkılışı ile Hazarlar İslam devletiyle karşı karşıya kalmıştır. Aynı durumun içinde Bizans’ta bulunmaktaydı. İlk büyük Arap-Hazar çatışmalarının yaşanması Halife Osman zamanında başlamıştır. 651-652 senelerinde İslam kuvvetleri Hazar başkentine kadar sokuldu. Karşı taarruza geçen Hazarlar İslam kuvvetlerini Ermeniyye bölgesine kadar çekilmek zorunda bırakmıştır. İslam fetihlerinin kuzeye ilerlemesi önünde set olan Hazarlar, Bizansla bu konuda her zaman dayanışma halinde olmuştur. Hazar-Arap çekişmeleri, Emeviler döneminde hız kazansa da Abbasilerle birlikte duraksamıştır. Hazarların yıkılış sürecine kadar bu şekilde devam etmiştir.
Hazarların yıkılış sürecinin ana sebebi, Asya’nın İçlerinden gelen Türk kavimlerinin akınları olmuştur. Teşkilatlanmadaki çözülmeler, paralı askerlik sisteminin olması ve ekonomik bozukluklarda devletin sonunu getiren diğer sebeplerdendir. 11. Yüzyıl sonlarına doğru artık Hazarlar tarih sahnesinden çekilmeye başlamışlardır.
Hazarların Din Meselesi
Hazarların din mefhumu da dikkat çekicidir. Hazarların çok kültürlülüğü ve kültürlerin birbirleriyle hoşgörü içinde oluşları (genellikle), Hazarların farklı inançsal yapıların odak noktası olmasını sağlamıştır. Hazarların ana kitlesi Gök Tanrı dinine mensuptur. Halkın ekseriyeti bu inancı taşımakla birlikte farklı inançlara mensup kitleler de mevcuttur. Hazarların Yahudiliği meselesi de tarih sahnesinde dikkat çekici olan noktalardan biridir. Hazarların din meselesi dediğimizde de akla ilk olarak Yahudilik gelmiştir. Hazarlar ’da sadece hanedan ve yönetici ekseriyetin Yahudiliği benimsediği bilinmektedir. Ticaretle uğraşanların ekseriyeti de Müslüman kesimdi. Tarihi kaynaklar her zaman Hazar şehirlerinde cami, kilise ve sinagogların yan yana oluşlarından bahseder.
Yahudilik inancı, milli bir inanç olama özelliği taşımaktadır, kan bağı ile taşınan bir inançtır. Bu inancı Türklerin benimsemesi ilginç bir durum olarak algılanmıştır. Türk Tarihinde bu inançsal durum tek örnek olarak mevcut olmakla birlikte ("devlet" özelinde), daha sonra Yahudi Türkler olarak anılacak bazı toplulukların da öncülü olukları düşünülmektedir. Yahudiler, tarihleri boyunca dünyanın istenmeyen ve sürekli baskılara maruz kalan halklarından birisi olmuşlardır. 730 ve 740 yıllarında gerek Bizanslılar gerekse İslam topraklarında Yahudilerin baskı ve zulümlere maruz kalmaları, onları Kafkaslardan Hazar topraklarına yönelme mecbur etti. Hazarlara sığınan Yahudiler, Hazar yönetimini zamanla etkileyerek Yahudiliği benimsemelerini sağlamışlardır. Bunun siyasi bir hamle olduğunu da savunanlar olmuştur. İslam gücü Abbasiler, Hristiyan gücü Bizans ve Yahudiliği arkasına alarak üçüncü güç olma gayesinde Hazarlar, olarak yorumlansa da ben bu görüşe katılmadığımı belirtmek isterim, tarihte kurulan bütün Türk devletleri inançlarını değiştirmeden güçlü olmayı başarmışken Hazarlar niye buna mecbur kalsın, ayrıca Yahudilik siyasi güç kazandıracak bir durumda değildi mevcut dönemde. Gök Tanrı inancı etrafında da daha önceleri örneklerinin çok olduğu, güçlü devlet tesis edilebilir.
İlk Yahudi Hazar Hakanın Bulan Kağan olduğu kaynaklarda saptanmıştır. Bahsettiğimiz gibi Hazarların tam anlamıyla Yahudi olduğunu söylemek mümkün olmamakla birlikte devlet mekanizması da Yahudilik özelliği taşımaz. Tam bir Türk devlet modeli taşımakta, Göktürk modelli bir teşkilatlanma yapıları mevcuttur. Günümüzde Karim ve Karay Türkleri olarak bilinen ve Yahudilik inancına mensup Türklerin Hazarların devamı oldukları bilinmektedir. Hazarların Yahudiliğini tartıştığımız zaman sadece yönetici tabakanın din meselesini tartıştığımızı anlıyoruz. Halkın ekseriyetinin kültürel yansıması, konar-göçer kültür olup, Gök Tanrı inanç öğelerini ihtiva etmektedir.
Bazı İslam Coğrafyacılarının Hazarlarla İlgili Aktardıkları
İbn Rüste, el-A’laku’n-nefise eserinde Hazarların coğrafyasının geniş olduğundan bahseder; İşa unvanı verilen hükümdarları olduğunu aktarır. Büyük hükümdara da Hakan denildiğini aktaran alime bakılırsa, İşa bir nevi vezir görevi görüyor ve oldukça söz sahibi bir kimsedir. İşa orduya kumanda eder, devlet işleriyle alakadar olur aynı zamanda. İbn Rüste, Hakanın, İşa’nın ve diğer kumandanların Musevi olduğundan bahseder. Halkın geri kalan kısmnın Türk inancına sahip olduğunu aktarır. Kışın halkın Sarığşen ve Hanbalık şehirlerinde kışladıklarını aktaran İbn Rüste, bu şehirlerde Müslümanlarında var olduğunu belirtir. Ayrıca cami ve mektepleri de olduğunu aktarır Hazarlar her sene Peçeneklerin üzerine seferler yaparlar. Seferin kumandanı İşa’dır. Paralı 10.000 süvarinin her zaman sefere hazır olduğu eserde geçiyor ayrıca hükümdara oldukça sadıktırlar bunlar. Savaş ganimetleri de öncelikle İşa’nın çadırında toplanır devlet için gerekli olanlar ayrılıp geri kalanlar paylaşılırdı şeklinde aktarmıştır.
Mes’udi, Mürücü’z-zeheb eserinde, Hazarların başkentinin Semender olduğunu aktarır. Daha sonra gerçekleşen İslam akınlarıyla İdil’e çekilmek zorunda olduklarını, başkentin burası olduğunu belirtir. İdil nehrinin parçalara ayırdığı şehir üçe ayrılır. Nehrin ortasındaki adanın hükümdarlık merkezi olduğunu aktaran Mes’udi, adanın şehre gemilerden oluşan köprüyle bağlı olduğunu kaydeder. Şehirde Müslüman nüfusta mevcuttur ayrıca, Hristiyan, Yahudi ve Cahiliye dinine mensup dediği Şamanistler de mevcuttur. Hükümdar hanedanı hazar kabilesinden ve Yahudiliğe mensuptur. Mes’udi’nin aktarımına göre Hazarlar Halife Harunürreşid döneminde Yahudi olmuşlardır. Müslüman ve Bizans şehirlerinden gelen Yahudiler Hazara sığınmıştır. Bu dönemde (944) Bizans İmparatoru Romanos, Yahudileri Hristiyanlığa geçmeleri için baskı altına almaktaydı. Alim, eserinde Cahiliye dini mensupları arasında Rusların ve Slavların da olduğunu aktarmaktadır. Bunlar da şehrin belli başlı bölgelerinde ikamet ederler. Hazar hakimiyetindeki Ruslar ve Slavların adetlerinden çeşitli detaylar mevcuttur eserde; Ölülerini yakarlar, hayvanlarını ve değerli mücevherlerini yakarlar. Alimin aktarımına göre birisi ölürse onunla birlikte karısı da yakılır. Bu adetlerini Hintlilere benzetir. Müslümanların da Hazarların içinde hâkim sınıf olduğunu söylüyor. Hükümdar ordusunda Müslüman askerler oldukça yoğundur. Bu Müslümanlara “Erisiyye” denilmektedir. Bu Müslümanlarla ilgili oldukça ilginç bilgiler mevcuttur. Bunların ülkelerinde savaş ve veba salgınları yaşandığı bunun üzerine de Hazar Hakanına sığındıkları anlaşılmaktadır. Bu askerlerin Müslümanlarla yapılan savaşlara katılmadıkları da ayrıca belirtiliyor. Her dini inanca mensup kadının başkentte bulunduğu aktarılıyor. Son olarak önemle durulacak bahis ise yaşanan başarısızlık ve kötü olayların müsebbibi görülen hakanın öldürülebiliyor olmasıdır. Halk ve vezir durumdan memnuniyetsiz ise uğursuzluk getirdiği düşünülen hakan öldürülür.
KAYNAKÇA
Ahmet TAŞAĞIL: “Hazarlar”, TDV İslam Ansiklopedisi
Ahmet TAŞAĞIL: Kök Tengri’nin Çocukları
Alan Kevin BROOK: Bir Türk İmparatorluğu Hazar Yahudileri
İBN RÜSTE: el-A’laku’n-nefise
MES’UDİ: Mürücü’z-zeheb
Ramazan ŞEŞEN: İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri