Cadı avları tarihin derinliklerinden tekrar çıkarılmalı!
Günümüzde artık bu konuda yapılan çalışmaların sayısı artmıştır. Özellikle feminist araştırmacılar bu meseleye dikkatleri çekmeyi başarmış ve önemli somut araştırmaları da ortaya koymuşlardır. Barbara Ehrenreich, Mary Daly, Carolyn Merchant ve Deirde English başta olmak üzere pek çok bilim insanı, cadı avları çılgınlığının kadınları nasıl tıbbi bilginin sahibi ve uygulayıcısı olmaktan alıkoyduğunu, kadınların ataerkil aile modelinin içine itilip baş eğmeye nasıl mecbur bıraktığını ve doğa ile kadının ilişkisini bozmaya yönelik nasıl adımların atıldığını ortaya koymuşlardır.
Cadı avı meselesi, aslında Amerika’nın keşfi sonrası yerlilerin katledilmesi ve köle ticareti gibi kapitalizmin yükselişindeki süreçlerden bağımsız değildir. Pek göz önünde bulundurulmaz ama kapitalizmin yükselişinde yaşanan koşullardan birisi de cadı avıdır. Cadı avı, çoklu nedensel bir meseledir tabii olarak. Ancak meseleye kapitalizmin doğuşu sürecinden bakmaya çalışacağız ve bazı etkenlere dikkat çekmekte yarar olduğu görüşündeyim. Bunlardan, Çitleme hareketleri ve İngiltere’deki cadılık fenomeni ilişkisi üzerinden bir tartışma açalım.
Öncelikle İngiltere merkezli ve daha sonra çeşitli farklılıklarla Fransa gibi Avrupa’nın diğer ülkelerinde de görülen çitleme hareketleri nedir, özetle bakmakta yarar var. Kısaca açıklamak gerekirse, çitleme hareketi İngiltere’de ortaya çıktı, toprak sahipleri, varlıklı köylüler ve ayrıcalıklı bazı kişilerin herkese ait olan ortak kullanım alanlarını çitleyerek, kendi mülklerine katması olaylarıdır. Buralarda geçinen yoksullar ve köylüler, bu topraklardan mahrum bırakılarak açlığa ve sefalete sürüklendi. Toprak ticarileşti ve tekelleşmeye başladı. Cadı avı meselesiyle ne gibi bir alakası olduğuna gelirsek. Ne tesadüftür ki cadı avlarının yaşandığı yerler genellikle çitleme hareketinin görüldüğü yerler olmuştur. İngiltere’de 16. yüzyılda artışa geçmiş ve 17. yüzyılda zirve noktasına varan cadı avları, ekonomik ve toplumsal dönüşümlerin yaşandığı, piyasanın yeniden şekillendiği zamana paralel, yoksulluk ve eşitsizliğin arttığı bir ortamda yaşanmıştır.
Bir noktaya dikkat çekmekte yarar var, şu bilinmeli ki cadılar sadece kurban değil, onlar aslında direnişçilerdirler. Bu kadınlar yoksullaştırılmaya ve dışlanmaya baş kaldıran kişilerdi. Ve evet lanetlediler insanları, kendilerine yardım etmeyenlere ve kendilerini reddedenlere kınayan gözlerle baktılar. Bu tepkileri, cadıların insanlara musallat olması ve rahatsız etmesi durumu olarak kabul edip davalar açtılar. Bunu yapmalarının sebebine gelince ise, maruz kaldıkları adaletsizliklere kayıtsız kalınması, yaşadıkları acılara karşı duydukları öfke ve tüm bu nefrete karşı bir reddediş olarak yorumlanabilir.
Kadınların neden hedef olduğuna gelirsek, daha önceki iki makalede bazı noktalara değinmiştik. Ancak kısaca aktarmak gerekirse, kadınları erkeklere mahkûm kılan ve bunu sistematik kadın düşmanlığıyla yapan kurumlar, elbette ki kadının her zaman özgürlük düşüncesini sert bir şekilde cezalandıracaktır. Çünkü inşa ettikleri toplumsal düzenin bozulması olarak görülen her türlü hareket, kesinlikle ortadan kaldırılmalıydı. Buna direnen ve bu hareketlerden sorumlu olan kadınlar da cadılık suçlamalarıyla bertaraf edilmeliydi.
Çitleme hareketinin getirdiği yoksulluk isyanı doğurdu. Bu toplumsal zeminde, yoksul kesim, köylüler ve çiftçiler, dünyadaki adaletsizliği yok edecek büyük bir devrime yol açma ümidiyle hareket eden neferler oldular. Kadınlar en ön saftaydı ve ortak alanları çitleyenlerin çitlerini söktükleri protestolara katılıyorlardı. Bunun yanı sıra halkın büyü yoluyla olayların seyrini değiştirmeye çalıştığı bir durum da söz konusuydu. Bu otoriteler için büyük bir tehditti. İktidar güçleri cadılık faaliyetini cezalandırırken aslında bunun ötesinde, mülkiyete dönük saldırıları, toplumsal halde yaşanan itaatsizlikleri ve devlet kontrolündeki cinsel normların dışına çıkanları da cezalandırıyordu.
Şeytan ve şeytanlaştırma iktidar erklerinin en büyük yardımcısıydı. Geçmiş zamanlarda dahi daha az müdahale edilen cinsel normlar artık yeni toplumsal sistemde kontrol altında tutulmalıydı. En başta kadınların gözünde, kilise ve devletin belirlediği normların dışına çıkmanın şeytani yola sapmak olduğu algısı yaratıldı. Ancak bu dönemde şöyle ilginç bir durum da söz konusudur; Kadınlar cadılık ve büyü uygulamalarıyla uğraşan hem cinslerini genellikle ele vermiyorlardı. Suçlamalar daha çok erkeklerden geliyordu. Halbuki 16. ve 17. Yüzyıl İngiltere’sinde ortak kullanım alanlarının bazı erklerin eline geçmesi sürecinden bağımsız olmayan cadı avları, kadınları birbirlerine düşürme arzusu içindeydi.
Cadılık uygulamaları yapan, cadılığı övgüyle yürüten kimseler elbette vardı, bu tarihsel olarak saptanmış bir durumdur. Cadı olarak çevresindeki insanlardan zorla iyilik isteyen, çeşitli yardımlar talep eden kimseler olmuştur. Komşularının ürünlerine, hayvanlarına büyü yapan, bazı kilit ekonomik faaliyetlere zarar veren cadılar olmuştur. Peki asıl soru şurada devreye giriyor, İngiltere’de cadılara yönelik suçlamalar doğru ise eğer, cadıları gerçekten komşularına, ticari ve ekonomik faaliyetlere zarar vermeye iten nedenler neydi? Daha bir yüzyıl öncesine kadar komünal bir hayat süren kırsal kesimde, hep birlikte şenliklerin kutlandığı köylerde böylesi bir nefret nasıl meydana çıktı? Toplumsal dengelere zorla müdahale edilmeden önce halktan birileri olarak görülen, şifa aranan ve çeşitli sebeplerle müracaat edilen cadılık, neden şeytanlaştırıldı?
Kapitalizme giderken Avrupa’nın kırsalı, yeni ekonomik siteme ve bunun getirdiği toplumsal düzene tehdit oluşturuyordu. Kırsal kesimdeki inanç ve kültür pratikleri değiştirilmeli ve kontrol altına alınamayan uygulamalar yok edilmeliydi. Dünyayı anlamak veya anlamaya çalışmak yönünde otoritelerin (din, devlet) çizgisi aşılmamalıydı. İktidarların dayatmalarına alternatif düşünce ve uygulamalar, batıl denilen ve uzak durulması gereken bir dünya idi.
İngiltere’deki çitleme hareketi, yalnızca bazı güçlerin toprağın etrafını çevirerek ele geçirmesinden ibaret bir durum değildir. Bundan fazlası olarak, bilginin, bedenin, öteki insanlar ve tabiatla olan ilişkilerin etrafının çevrilmesi ve kontrol altına alınmasıdır.
Not: cadılık meselesine ilgi duyanlar için bu konuda yazılmış diğer iki makalemiz:
https://www.bilgeyik.com/avrupa-tarihinin-gunah-kecileri-cadilar-kadinlar-ve-ates-562
https://www.bilgeyik.com/avrupa-tarihinin-gunah-kecileri-cadilar-kadinlar-ve-isyan-616
Kaynak
Silvia Federici: Cadılar Cadı Avı ve Kadınlar