Aliya İzzetbegoviç dedesi ile aynı ismi taşımaktaydı. Dede İzzetbegoviç İstanbul'da askeri görevini ifa ederken bir Türk kızı olan Sıdıka Hanım ile tanışır ve evlenirler. Dede İzzetbegoviç askerlik görevini tamamladıktan sonra Sıdıka Hanım ile ata toprağı olan Bosna'ya geri dönerler. Bosanski Samac şehrine yerleşen ailenin 5 çocuğu olur. Bu çocuklardan biriside Aliya İzzetbegoviç'İn babası Mustafa'dır. Mustafa Bey ve Hüba Hanım evlenirler, hayatlarını Bosanski Samac'ta devam ederler. 8 Ağustos 1925 tarihinde Aliya İzzetbegoviç dünyaya gelir ve aile 2 yıl daha bu şehirde kaldıktan sonra Saraybosna'ya göç ederler.
(Aliya İzetbegoviç (Ortada), annesi Hüba Hanım, babası Mustafa Bey ve ailenin diğer üyeleriyle birlikte.)
Saraybosna'da yaşayan Aliya lise öğrenimine de burada bir Alman Lisesi'nde başlamıştır. Daha lise yıllarında bilime olan merakı, liderlik yeteneği, dindarlığı ve dinine bağlı olmasıyla ön plana çıkıyor. Bu gelişmeler neticesinde henüz 16 yaşında iken arkadaşları ile Miladi Müslümanlar hareketini başlatıyor. Bu düşünce hareketinin asıl amacı dini konuları konuşmak, tartışmak ve donanımlı Müslüman yetiştirmek olmuştur. Düşünce hareketi olarak başlayan Miladi Müslümanlar sonrasında bir sivil toplum kuruluşu haline gelmiştir. Yugoslavya'nın komünist rejim altında ki yönetiminde bile sivil toplum kuruluşu olarak faaliyetlerine devam ettiler. Fakat hükümet kulübün çalışmalarını antikomünist buldu ve topluluğa baskı kurmaya başladılar. II.Dünya Savaşı ile kaynayan Avrupa'nın yanı sıra Yugoslavya içerisinde de karışıklık hakimdir. Sırp gruplar güçlenerek Boşnak Müslümanların üzerlerine gelmeye başladılar. Miladi Müslümanlar hareketi ise zor durumda kalan Müslümanlara destek olmaya devam ettiler. Tito'nun Yugoslavya iktidarı döneminde Miladi Müslümanlar hareketi yasaklandı. Miladi Müslümanlar ile birlikte çalışan herkes kolluk kuvvetlerince takibe alındı. 1946 yılında İzzetbegoviç ve 13 arkadaşı kökten dincilik suçu ile tutuklandı ve hapse atıldı. İzzetbegoviç'İn hapse girmesi ile Miladi Müslümanlar hareketinin faaliyetlerine devam edilmesi kararı alındı. Miladi Müslümanların başına Halil Kaytaz geçti. Fakat hareketin başına geçen Halil Kaytaz'ın da idam edilmesinden sonra hareket sekteye uğradı. Aliya İzzetbegoviç'in hapis yılları böylece başladı. 3 yıl esaret altında kaldıktan sonra 1949 yılında özgürlüğüne kavuştu. Özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz tekrardan Miladi Müslümanlar hareketi ile çalışmalara başladı. Tüm baskılara rağmen çalışmalara devam ettiler. Aliya için din çok önemli, halkını birleştirici bir unsurdu. Ona göre Yugoslavya coğrafyasında ki diğer halklarından kendi halkını ayıran yegane şey dindi. Yazarlık yönü güçlü olan İzzetbegoviç düşüncelerini kağıda döktü. İdeal Müslümanın nasıl olması gerektiğini anlatan yazıların yanında, İslam felsefesi üzerine de yazılar kaleme aldı. Daha hapse girmeden önce kız kardeşine verdiği notlara eklemeler yaparak Kanada'da bulunana bir arkadaşına yollamış, "Doğu ve Batı Arasında İslam" kitabını bu şekilde 1946 yılında yayınlanmıştır.
(1946 yılında kökten dincilik suçlaması ile hapse giren Aliya İzzetbegoviç'in bir fotoğrafı)
Hapis yıllarında mektuplaştığı Halida Hanım ile esareti biter bitmez 1946 yılında evlendi. Evliliğinin ardından eğitim hayatına kaldığı yerden devam etti. İlk olarak 1951 yılında Ziraat Fakültesine girdi. Ziraat Fakültesine girmesinin asıl nedeni ise daha çok ailesinin istekleriydi. Burada 3 yıl okuduktan sonra 1954 yılında Saraybosna'da Hukuk Fakültesine girdi ve buradan mezun oldu. 1950'li yıllarda sırasıyla Sabina, Leyla ve Bakir (Bekir) adında üç çocukları oldu. Hukuk eğitimin ardından Karadağ'da bir inşaat firmasında uzun yıllar boyunca çalıştı. Mesleğinin yanı sıra İslam üzerine yazılar kaleme aldı. Komünist görüşte ki Tito liderliğindeki eski Yugoslavya döneminde de insan hakları mücadelesini sürdüren Aliya, "Preporod", "Takvim" ve "Glasnik" gibi gazetelerde kimliğini ifşa etmeden yazılar yazdı. Aliya yazılarını çocuklarının baş harflerinden oluşan "LSB" mahlası ile yayımladı. Yazılarını 1969 yılında "İslam Deklarasyonu" kitabını yayınlamıştır. İzzetbegoviç’in yayınladığı kitaplar sadece Müslümanlar tarafından değil halkın tüm kesimi tarafından okunmuş ve benimsenmişti. Çalışmalarından rahatsızlık duyan baskıcı komünist rejim 1983 yılında İzzetbegoviç ve arkadaşlarını gözaltına aldı. 4 ay hücrede tutulan Aliya devlet güvenlik mahkemesine çıktı ve hakkında dava açıldı. Duruşma sonucunda 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı ile cezası 11 yıla indi. Hapis yıllarında gizlice yazdığı notlar daha sonrasında “Özgürlüğe Kaçışım” adlı eserinde basıldı. 5 yıl hapis yattıktan sonra 1988 yılında afla serbest kaldı.
(Aliya İzzetbegoviç (En sol), Ömer Behmen (Aliya'nın yanı) ve diğer teşkilat üyeleri mahkemede)
İzzetbegoviç yaşamı boyunca fedakarlıktan kaçmayan halkı için çoğu şeyi göze alan bir lider olduğunu kanıtlamış ve hapis yıllarında fikrini oluşturduğu siyasi hayata atılma fikrini 1990 yılında Müslümanlar tarafından kurulan Demokratik Eylem Partisinin genel başkanlığına seçilmiştir. İslam ahlakını savunmuş İslamın hoşgörü ve barışçı yaklaşımını tüm baskıcı saldırgan ideolojilere karşı savunmuştur. Tüm Yugoslavya halklarının bir arada ve barış içinde yaşaması gerektiğnin savunmuştur. Aynı yıllarda siyasi görüşünü de yansıtan İslami Manifesto kitabını bastırmıştır. Bu kitap İzzetbegoviç’in siyasi kararlılığını ve mücadelesinin bir göstergesiydi. 1992 yılında Yugoslavya dağılma eşiğine geldiğinde Bosna önce savaştan uzak kalmak istedi. 14 Ocak günü Bosna meclisi bağımsızlık kararı verdi fakat Sırp Partisi bu kararı kabul etmedi. Bir gün sonra Avrupa Birliği Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsızlığını tanıdı. Bosna’ya ise referandum şartı getirdi. Yapılan oylama sonucu Bosna Hersek’in bağımsızlığını Avrupa Birliği kabul etti. Bu karar üzerine ayrışan ve neredeyse sadece Sırp birliklerin kaldığı kağıt üzerinde ki Yugoslav Ordusu saldırılara başladı. 1992 yılına gelindiğinde Yugoslavya parçalanmanın eşiğine gelmişti. Bu dönemde kendi bağımsızlıkları için mücadele eden topluluklar beraberlerinde savaşı da getirmişlerdi. Sırp ordusu 2 Mayıs günü Aliya İzzetbegoviç Lukaviça’da esir almışlardı. Uluslar arası baskıya dayanamayan Sırplar İzzetbegoviç’i serbest bıraktılar. Sonrasında Boşnaklar için zor bir süreç başladı. Bağımsızlık adına savaşa girmek zorunda kalan Boşnaklar Yunanistan ve Rusya tarafından desteklenen Avrupa’nın büyük orduları arasında yer alan Yugoslav-Sırp ordusuna karşı savaşa girdiler. Savaşın her safhasında askerleri ile omuz omuz duran lider İzzetbegoviç tüm aşamalarda etkin rol oynadı. 1995 yılında sıcak çatışmaların bitmesiyle sıra diplomatik arenada zafer kazanmaya gelmişti.
(Yugoslavya iç savaşında cephedeki askerler ile omuz omuza duran Aliya İzzetBegoviç)
(İç savaş sırasında saldırıya uğrayan Boşnak Parlamento binası)
Bu savaş esnasında Dünya Tarihine geçecek bir katliam yaşanmıştır. Srebrenitsa Katliamı; Yugoslavya iç savaşının en kanlı olaylarından biridir. 1995 yılında savaşın sonlarına doğru Mladiç komutasında ki ağır silahlı Sırp ordusu ve Akrepler olarak bilinen Sırp özel güvenlik güçleri silahtan arındırılmış bölge olarak kabul edilen Srebrenitsa şehrine girerek kadın, çocuk, genç, yaşlı ayırt etmeksizin 8.372 Boşnak’ı kanlı bir eylemle katlettiği katliamdır. Her ne kadar Hollanda silahlı barış gücü olarak bölgede bulunsa da bu katliamı önleyememiştir. Avrupa'da hukuksal olarak belgelendirilmiş ilk soykırımdır.
(Srebrenitsa Katliamı sırasında Sırplar tarafından açılan bir toplu mezar)
Kanlı geçen savaşın sonu ise Dayton Anlaşması ile gelmiştir. Aliya İzzetbegoviç liderliğinde mücadele veren Boşnaklar Dayton Anlaşması için ABD, Ohio kentinde masaya oturdu. Anlaşmanın oluşmasını sağlayan Amerikalı Dipmolmat Richard Hoolbrooke İzzetbegoviç olmasaydı Bosna-Hersek’in hayatta kalamayacağını belirtmesi İzzetbegoviç’in liderliğinin dünya çapında yayılmasına bir işaretti. Dayton Anlaşması aslında çok uluslu bir yapıyı ön plana çıkartıyor ve yalnızca Müslümanların olduğu bir yönetime engel oluyordu. Fakat buna karşın İzzetbegoviç bu konu hakkında şu sözleri kullandı; “Bu sadece bir barış değil, bu savaşı sürdürmekten öte bir şey. Durum böyle iken, dünyanın durumu böyle iken, daha iyi bir barış sağlanamazdı.” Anlaşmadan sonra Bosna-Hersek’in savaş yaralarını sarmak ve ülkeyi daha iyi bir konuma getirmek için çalışmaya devam etti. Şubat 1996 yılında kalp krizi geçirdi. Krizden sonra 4 yıl daha Cumhurbaşkanlığı görevinde bulundu. 2000 yılında görevinden çekildi. Siyasi faaliyetlerini de barındıran otobiyografi kitabı “Anılar” üzerine çalışmaya başladı. Güçlü siyasi otoritesi sayesinde pek çok iç ve dış sorunu çözdü. Bosna-Herkes’in dünya üzerinde ki konumunu yükseltti. Doğu ve Batı dünyaları için onurlu saygın bir kişilik olarak tarihe geçti. Dünya siyasetinde aranan bir kişi oldu. Savaş başarıları, siyasi hayatı ve halkı için yaptıkları tüm dünyada geniş yankı uyandırdı. 19 Ekim 2003 yılında hayata gözlerini yumdu.
(İmzalanan Dayton Anlaşmasından bir kare -1995 )
(ABD Başkanı Bill Clinton ve Başkan Alija Izetbegović Tuzla’da -1997)
(Saraybosna'da ki anıt mezar)
Aliya İzzetbegoviç'in Eserleri
- Doğu ve Batı Arasında İslam
- İslami Manifesto
- Özgürlüğe Kaçışım
- Tarihe Tanıklığım
- Köle Olmayacağız
- İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri
- Konuşmalar
Dofdof 05 Mayıs 2021 - 19:51:28
Tüm yazilarınızı okuyorum sevgiyle kalın ben de Sevgiyle kalıyorum 😉