Loading

Zeyrek'in Bar Sohbeti

bar fotoğrafı

Şöyle ele alalım konuyu diye başladı konuşmaya:

- Zeyrek başlama yine burada senin fikirlerini anlayabilecek kimse yok senin arkanda duranların anladığını mı sanıyorsun sen? Sadece aynı şeyleri konuşmaktan sıkıldıkları için senin dediklerin dikkatlerini çekiyor.


+ Evet anlıyorum, insan karmaşadan her zaman korkar. Bu karmaşa aynı zamanda bir o kadar da çekicidir. Yasakların çekiciliği gibi en büyük çekici tek yasak gibi.

- Nedir bu tek büyük yasak, işlenmemesi gereken dört ya da beş büyük günah gibi mi?

+ Hayır pandora, kutusunun anahtarı diyebiliriz, nasıl ki o anahtarın metalik sesi dünyanın tüm kötülüklerini serbest bırakıyorsa bu da böyle bir şeyin benzeri bir türevi.


- İyi hoş her şey. Ama sana sorduğum soruyu allayıp pullamadan cevaplayamaz mısın?

+ Bu sadece bir benzetmeydi. Fikrimi sağlamlaştırmak için kafamda yer edebilmesi için. Yanlış düşünmeni istemem sen bana Tanrı var mı diye sorduğunda ben de sana o yoksa bütün bu dağları kim yarattı diye cevap verseydim, işte o zaman benimle tartışman anlamsız ve sonuçsuz kalırdı.


- Sorumu yineliyorum, nedir bu tek büyük yasak?

+ Aynı kapıya çıkan kelime karmaşasına başvurmadan anlatmam eksik kalır sanırım.

 

- o sırada zeyrek ve esirin etrafında toplanan insan sayısı artmıştı ve hepsi pür dikkat kesilmiş onları dinliyordu. esir zeyrekin içkisini tazeledikten sonra konuşmaya devam edildi-


- Seni dinliyoruz Zey


+ İnsan olarak geldik dünyaya- öncesi ve nasıl buraya gelindiği problemine değinmiyorum-
yapmamız gereken üç şey vardı nefes almak nefes vermek ve yaşam belirtisi gösterebilmek adına ağlamak. Büyük sevinçlerle karşılandık kimimiz de beklenmeyen misafir olarak getirildik dünyaya sonrasında beklenmeyen misafir olarak yerleştik başka hayatlara.

Üç eylemle merhaba dedik dünyaya, büyüdükçe coğrafyalarımızın kaderimiz olduğunu anladık bunu pek azımız kabullendi. Üç eylem çoğalmaya başladı nefes alıp-vermek ağlamak bunların yanına gülmeyi şaşırmayı sevinmeyi üzülmeyi ve türevlerini ekledik. Bunlar insan olmanın değil bir kalp bir can taşımanın gereğiydi, başlarda pek bir farkımız yoktu hayvanlardan. En güçlümüz liderimiz oldu ya adaletli ya zorba zorbaya kurban gittik kimi zaman, kimi zaman göç ettik, kimi zaman gücün adaletten doğması için kurban verdik çocuklarımızı kadınlarımızı ve kendimizi. Zaman geçtikçe hayatımızı kolaylaştıran aletler icat ettik (çoğunu plansız tesadüfi) hayatımız kolaylaştıkça miskinleştik içimizdeki tembellik açığa vurdu kendini. Zamandan güçten verim elde ettik. Boş vaktimiz çoğaldı. Artık elimizde çubuklarla kıyılarda dolanmaktan yavaş yavaş vazgeçtik ağları attık suya, sancıların ağları bedenimizi sardı aynı anda ama biz bundan habersizdik... Rahatlık batırıyordu iğnesini deri kıyafetlerimize hissettirmeden...
Aşık olduk güçlüydü kadınlarımız savaşçıydı söz hakkına sahipti erkeğinin saygısını doğduğu an kazanmıştı.
Boş vaktimiz arttıkça rahatımıza daha bir düşkün olmaya başladık artık ok ve yay vardı acımasızın elinde yiğidin elinde kılıç. Ama şunu soramadık adalet için cana kıymak mı gerek yiğit eline kılıç alınca mı yiğit olur. Hükümdarın taht için kardeşini katlettiği bir dünyaya merhaba dedik... Annenin gecelerce uyumayıp büyüttüğü evladın anne katili olduğu bir dünyada çiçekleri kokladık sevdik ama en sonunda koparıp sevdiğimize sunduk yatağa geçmeden hemen önce çiçeklerin vasfı yitirdi değerini solmaya yüz tuttu... Güzel olanı ait olduğu yerde bırakmadık. Çiçek dalında güzeldi zamanı geleceği an işte o an son bir kere güzel koku yayıp gitmesi gereken yere gitmesine izin vermedik... Kadına çiçek dedik acımadan kopardık bazen iki elimiz boğazında kimi zaman bıçakla kimi zaman tek kurşun, sonrasını düşünmeden... Doğayı kendimize benzettik doğaya el uzattık önce kendimizi evcilleştirdik, bunu kendi hür irademizle yaptık... İrademizin dışında yaşayanların hayatlarına burnumuzu soktuk evcilleştirmemiz çok gerekliymiş gibi kedileri aldık evimize köpekleri aldık isimler koyduk tekir, duman, boncuk bu isimlerin harflerin nereden geldiğine dair en ufak bir fikrimiz yokken... Bu bir statüko bir sınıf oldu sosyal hayatın çöktüğü sosyal medyanın küllerinden doğduğu bir zamanda izin almadan sormadan istediğimiz şekillere sokup kadraja sığdırdık hayvanları... Doğarken sıfır bakiyeyle doğduk karnımız aç ağladık sadece ve anne ya da babamız doyurdu karnımızı, birer denektik ağlarsam yemek yerim mantığına adapte ta ki büyüyüp deneyi çürütene kadar ağlamanın her zaman ekmek ve su etmediğini anlayana kadar. Ekmek ve su kutsallık... Nefes almak ve vermekle eş değer patronları zengin etmek için sabahın altısında uyanmak değildi amacımız sadece ekmek ve su gayesiyle çalıştık gelişen teknoloji değişen hayat daha fazlası daha fazlası diyerek esir aldı bizi kazandık ama kazandıkça bir yerden feda ettik edildik, kazandıkça eksildik insanlığımızdan eksildi duygularımızdan, düşüncemizden ve en önemlisi güzel şeyleri düşünmeye vaktimiz kalmadı...
sorguladık, sorguladıkça kafamıza darbe indi neden ateşten yapılan topraktan yapılandan aşağı olsun?
neden illa bir üstünlük olsun ki ? Başaramadığımız an takvada dedik üstünlük tâ ki çıkar yollar ayrılana dek... Bir tarafımızın ayakkabı bulamamasının sebebi bir tarafımızın tüm ayakkabılara tapmasıydı sanatçı, siyasetçi, dindar sıfatları adı altında... En acısı da bunu ayakkabısızların sayesinde tabanı delik deşik olanların sayesinde yapmaları... Şimdi çaresizlik ya da çare nedir? birbirimize yapıştırdığımız etiketler bizi savurdu dağıttı. Ölçüyü kaçırdık elimizden eşyada arabada parada aradık devayı ulaşamadık-ulaştık. Dibe vurdukça vurduk.

Sorunun bu olmadığını anladığımızda, varoluşa suç attık sıkıntı derinde içte dedik haklıydık çürümüş duyguların organların kokusu ağzımızdan burnumuzdan geldikçe boyaya modaya kaçtık, dışı süslenen çürük bir yapıydık ufak bir sarsıntıda yerle bir olan...


Ve tek yasak çoğunluğun dışında kalabilmek

- Ama şu var çoğunluğun dışındaki insan öteki insandır ve çoğunluğun çoğu çoğunluğun dışına çıkarsa bu yeni bir çoğunluk olmaz mı

+Unutuyorsun her zaman yeniliğe yenilenmeye ihtiyaç vardır yinelemeye değil ve unutma insan denklemlerin en bilinemezi!

Bünyamin
Standart Üye / 8 Yazı / 10,3K Okunma


Yorum Yap

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

ya da üye olmadan yorum yap ve onaylanmasını bekle.
ÜST