Loading

Yıldız Tilbe ve Evrimin inkârı

Yıldız Tilbe

Yıldız Tilbe bir hafta kadar önce evrim hakkında bir kaç tweet attı ve gündem oldu. Yıldız Tilbe bunu durduk yere gündem olmak için mi yapmıştır, yoksa öylesine mi böyle bir paylaşım yapmıştır, bilemeyiz. Ancak olayın üzerinden bir hafta geçmesine rağmen hala daha çeşitli platformlarda konuşuluyor olması iyidir, aydınlığın ateşi böyle böyle büyüyecek, benim inancım bu yöndedir. Hepimiz bilmekteyiz ki Dünya’nın düz olduğunu iddia eden kilise sadece 10 yıl önce, 2008’de Galileo Galilei’nin itibarını iade etti. Cem Say’ın çok sevdiğim bir sözü var; “Mahkeme kararlarıyla yalanlar gerçeğe dönüşseydi Dünya şimdi dönmüyordu.” Bence bu sözü alıp, “Çoğunluğun dediği gerçek olsaydı Dünya şimdi dönmüyordu.” şeklinde de çevirebiliriz. Yani, çoğunluğun bir görüşe mensup olması bizi yılgınlığa, ümitsizliğe düşürmemeli, aksine çalışma azmimizi artırmalı.

İnsanlar neden evrime karşı?

Çünkü insanımız sorgulamıyor, gerçekten gerçeği merak etmiyor ama ağzından “gerçek” kelimesini de düşürmüyor, çünkü insanımız bilgilerini aklen değil naklen elde ediyor, 15 yaşında ergenliğe adımını ilk attığında onun için yeterli olan sözde bilgiler zaten kendisinde bulunuyor ve çok büyük bir ihtimalle eğer sorgulayan bir çevresi, ebeveyni yoksa sürüye uyuyor ve okulda, sosyal medyada karşımıza;”İnsanlar maymundan geldiyse neden şimdiki maymunlar insan olmuyor?” vaziyetiyle çıkıyor. Vaziyet diyorum, çünkü bu bir soru bile değil.

İlk önce anlamamız gereken şey: Evrim ve evrim teorisi farkı

Evrim bir doğa yasasıdır ve evrenimizin mimarisi değişmediği sürece değiştirilemez ve çürütülemez olarak kalacaktır. Evrim teorisi ise Evrim yasasını açıklayan bir mekanizmadır ve belki de bilim tarihinin en sağlam teorilerinden biridir. Bunu Yerçekimi yasası-Kütleçekimi teorisi ile benzetebiliriz. Biz yakın bir tarihte çok uzun süredir kullandığımız ve hala daha kullanıyor olduğumuz Newton fiziğinin mikro ve makro boyutlarda geçerli olmadığını öğrendik. Binlerce bilim insanının çalışması sonucunda evrim teorisinde eksik olan, hatalı olan bir şey güncellenir fakat bugün bazı çevreler sanmaktadır ki evrim teorisi Darwin’in kitabında anlattığı haliyle duruyor, hayır, eklenilen, çıkarılan yüzlerce parça oldu, işte yukarıda en sağlam teorilerden biri dememin sebebi de bu. Yani yarın bir arkeolojik kazıda bir fosil bulunduğunda, şu anki bildiklerimizle elimize geçen fosiller ters düşerse, bu düzeltilir, evrim teorisi çürütülmüş olmaz, evrim teorisi çürütüldü diyenlere de ancak gülünür:)

Yanlış anlaşılan evrim

Evrim teorisinin yanlış anlaşılan bir çok kısmı var, ancak ben burada en çok yanlış anlaşılan iki mevzudan bahsedeceğim.

Evrim inancım ile ters düşer mi?

Emin olun, laboratuvarlarda çalışan binlerce bilim insanının, hatta Darwin'in dinler ile dindarlar ile hiçbir derdi yok, denildiği gibi “İsteyen taşa tapsın, o taşı kaldırıp bize atmaya çalışmadıkları sürece sorun yok.” Yani birileri evrim konusunu müfredattan çıkarmadığı sürece, birileri, üstelik bu birileri Özgecan Aslan’ın ölümünün ardından “o da etek giymeseydi” diyen birileri, bir halt bilmediği evrim konusunda televizyonlarda boş boş açıklamalarda bulunmadığı sürece, müzelerde(Aşağıdaki fotoğrafa bakınız) etkinliklerde ve konferanslarda, özellikle üniversitelerde evrime sansür uygulanmadığı sürece kısaca o taş yerden kaldırılıp bize atılmadığı sürece, bizim kimseyle bir alıp veremediğimiz yok. Üstelik o taşı kaldırıp atmak, bizden, yani evrimi halka anlatanlardan/anlatmaya çalışanlardan çok o taşı kaldıranlara zarar verir, verecek, veriyor çünkü bu konunun gündemde kalması sosyal alanlarda, sosyal medyada konuşulmasına olanak sağlıyor ve gerçekten merak eden, doğruyu isteyen insanlar doğruya kavuşuyor.

Evrimin inancınızla ters düşüp düşmediği ise, ne beni ne de bilim insanlarını, hocalarımızı ilgilendirir, bu olsa olsa ilahiyatçıların, müftülerin alimlerin' işidir.

(MTA Genel Müdürlüğü Şehit Cuma Dağ Tabiat Tarihi Müzesi, evrim kelimeleri hatta evrimi andıran kelimeler sansürlenmiş)

Koskoca evrim teorisini insanın evrimine indirgemek

Bunun sebebi de aslında biraz evrim:) Homo sapiens yani biz, zamanında kendimizi korumak için “ben” özelliğimizi geliştirdik, biz istesek de istemesek de her türlü mevzuda kendimizi ön plana atan, merkeze alan bir canlıyız. E, tabi felsefe ile ilgilenmediğimiz, sorgulamadığımız için de bizim ile şempanzelerin ortak bir atası olduğunu kabullenemiyoruz. Oysa ki koskoca evrim teorisi sadece Homo Sapiens’in evrimini incelemiyor. Bütün bitkiler, hayvanlar vs. hepsi ortak bir atadan gelmiştir, uzun süreçlerden sonra evrimin belirli mekanizmaları çerçevesinde evrimleşen canlılar farklı türlere dönüşmüşlerdir. “Dönüşmüşlerdir” diyince, bizim insanımızın kafasında malesef, bir gece uyuyor sabah uyanınca kıllar gitmiş, kuyruk yok, aa artık insan oluştu şeklinde anlaşılıyor. Gelin bu yanlış anlamayı düzeltmek, çok basite indirgemek için sayısal verilerden yararlanalım biraz.

Kıllarımızı kaybetmemiz

Bizim boyutlarımızdaki bir şempanzede ortalama olarak 100.000 kıl kökü bulunur, bizde ise şu anda ortalama olarak 30.000 kıl kökü bulunmaktadır. Bizim de önceden ortalama olarak 100.000 kıl kökümüz vardır diyebiliriz, arada kaybedilen bu 70.000 kıl kökünü, kaybettiğimiz süre olan 7 milyona bölersek, karşımıza çıkan sonuç muazzam olur! Kaybettiğimiz bu 70.000 kıl kökünün sadece bir tanesini kaybetmek için 100 yıl süre gerekli, sadece bir kıl kökü! Yani bir gece uyuyup uyanınca kılların hepsi gitmiyor:)

Peki biz kıllarımızı neden ve nasıl kaybettik? Açıklayalım. İnsan ile maymunun ortak atası bir koldan ayrılınca biz ateşi bulduktan sonra kaybettik.

Ateş ısınmamızı, sıcaklığımızı korumamızı sağladı, üzerine de posttan giysiler yapılmaya başlanınca hiç kıla gerek kalmadı. Böylece, kılları diğerlerine göre az olan Homo Sapiens canlıları daha az enerji sağladıkları, daha güzel görüntü oluşturdukları(Cinsellik açısından avantajlı olur) için 7 milyon yılda kıllarını kaybetmiştir. Ama güneş ışınlarının her zaman yüksek seviyede ulaştığı baş, üst ve alt üyelerin uç kısımlarında kıllar seyrelse de koruyuculuk görevlerini yerine getirdikleri için günümüze kadar ulaşmışlardır. Ayrıca vücudumuza her zaman mikrop, toz gibi şeylerin girmesini engellemek amacıyla burun, kulak anüs vs gibi yerlerdeki kıllar da günümüze ulaşmıştır. “Peki Emircan Tepe, söyle bakalım göğsümüzün orta yerinde neden kılar var?” Açıklayalım, çünkü o bölgenin kas donanımından yoksun olması yani ısı ürüetilmemesi, dolayısıyla oradaki kılların akciğeri korumaya yönelik olarak o bölgede olması. Burada şunu tekrar etmekte fayda görüyorum; yukarıda saydığım özellikler benim bildiğim çok ama çok az olan bilgiler, araştırmak isterseniz google elinizin altında:)

Sitokrom-c mevzusu

Bir canlı hücresinde enerji işlerini mitokondri organeli görür, mitokondri organelinin içinde oksijenin bir yerden bir yere taşınması işini ise sitokrom-c molekülü görür. Sitokrom-c molekülü kabaca 100 aminoasitten oluşur. Doğada 20 tane aminoasit bulunduğuna göre “tek seferde” tesadüfen bu molekülün oluşma ihtimali 1’de 20 üzeri 100 kadardır. Yani çok ama çok düşük bir ihtimal. Evrim karşıtları biz evrimi savunanlara buradan saldırmaya kalkarlar, oysa ki her zamanki gibi atladıkları bir şey var, bu tek seferde oluşma ihtimali! Ama bizim önümüzde milyarlarca yıl var. Kaldı ki, ilk oluşan sitokrom-c molekülü 100 tane aminoasitten oluşmuyordu, o molekül de evrilerek günümüze kadar bu şekilde geldi.

Bize bu tek seferde oluşma ihtimalinden saldıran evrim karşıtlarına sormamız gereken soru ise şu; “Dediğiniz gibi evrim yoksa(!) neden İnsan ile Maymun’un sitokrom-c molekülleri arasında tek bir aminoasit farklı? Ve neden, canlılar arasındaki akrabalık ilişkisi uzadıkça sitokrom-c moleküllerinin benzerliği azalıyor? “

Sonuç, büyük bir pervasızlık

Son olarak Yıldız Tilbe'nin şu Tweet'ini bırakıyorum en aşağıya ve altına da Yıldız Tilbe'nin konserinde giydiği kıyafetin fotoğrafını. Derdim giydiği kıyafet değil, ancak sözlerinin ve pratiğinin çelişmesi, tutarsız olması hatta bence komik olması.

Dilimin döndüğünce bir şeyler anlatmaya çalıştım, umarım başarabilmişimdir. Yaptığım hatalardan dolayı okuyan herkesten tek tek özür dilerim. Bunu okuyanlardan tek isteğim hiçbir zaman aydınlığa ve geleceğe karşı inançlarını yitirmemeleri, sağlıcakla kalınız.

Ve Yıldız Tilbe dans etmeye başladı - Magazin haberleri

BİLGEYİK
Yazar / 38 Yazı / 538,0K Okunma

Emre AKKAYA 10 Eylül 2018 - 17:44:24

Yanıtla

Yıldız Tilbe'nin bu konudaki yorumları çok dikkate değer yorumlar değil. Mantıklı bir açıklama olmadığı gibi gerçekten de çok uzaklar. Ciddiye almak gerektiği konusunda emin değilim :)

Emircan Tepe 12 Eylül 2018 - 00:54:36

Yanıtla

Amacım Yıldız Tilbe'yi tartışmak değil, onun ne olduğunu bunu okuyanlar büyük oranda biliyor diye düşünüyorum. Amacım Yıldız Tilbe vasatlığını ortaya dökerek evrim hakkında okuyucuya fikir vermek.


Yorum Yap

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

ya da üye olmadan yorum yap ve onaylanmasını bekle.
ÜST