OKSİMORON ve PARADOKS
Not defterime arada bir göz atarım. Geçenlerde “Oksimoron / paradoks” konusunda aldığım notlara rastladım. Çok sık kullanmadığım için kimi zaman birbirine karıştırdığım, kimi zaman da vereceğim örnekler için ikircikli kaldığım konudur paradoks ve oksimoron. Bunu önceden kestirmişim ki şu mini ayrıntıları bir kenara yazmışım; oksimoron için:
“İki sözcükten oluşan deyim. Sözcükler birbiriyle çelişir”; deyip, ondan sonra örneklere geçmişim:
Yuvarlağın köşeleri / Devenin pabucu / Korkunç güzel / yaşayan ölü / Tadımlık ziyafet / sabit değişken / Muhafazakâr devrim / sessizliğin sesi / orijinal kopya / Zorunlu bağış / Paylaşılmış yalnızlık / gerçek yalan / Erkek Fatma / İhtiyar delikanlı / Çılgın dâhi / Yürüyen ölü / Cüceleşmiş devler
Bugün, şunu bilmeyenlere bir ulaştırayım; bilenlere de anımsatayım diyerek internet sayfalarında gezerken bu konuda yapılmış güzel bir araştırma dikkatimi çekti. “İkirciklem (oxymoron ) Uyumsuzluğun Uyumu “ başlıklı yazıyı (1) ilgiyle okudum. Başlık altındaki özet bölümünü size de aktarmak isterim:
“İkirciklem (Oksimoron), sözlü ve yazılı iletişimde (genelde resmi konuşma ve yazışma dışında) kullanılan dil unsurlarından biridir. Zıt kavramları çağrıştıran sözcüklerin bir arada kullanılmasıyla alıcı (dinleyici, okuyucu) üzerinde şaşkınlık yaratan etkileyici, çarpıcı anlatım sanatıdır. Kimi zaman tezat, ironi, paradoks, mecaz vd. edebi sanatlarla karıştırılmakta, kavram ve anlam kargaşasına yol açmaktadır. Batı dillerinin yanısıra Rusçada doktora tezleri ve makaleler yayımlanmıştır. Kırgızca ve diğer Türk lehçelerinde de sınırlı sayıda konuyla ilgili bilimsel yazılar mevcuttur. Türkiye Türkçesinde ise konuyla ilgili bilimsel araştırmalar yok denecek kadar azdır. Biçimsel ve anlamsal özellikleri; dilbilim, edebiyat, dilbilgisi açısından ele alınmakla birlikte sözcükbilim ve sözdizimi açısından tartışmalıdır. Bu araştırma yazısında oksimoronla ilgili, dünya dillerinden örnekler verilerek Türkçede kullanım biçimleri ve özellikleri üzerinden hareketle kuramsal analizler yapılacaktır.
Anahtar Sözcükler: oksimoron, oxymoron, ikriciklem, ikirciklemsel bağdaşma, ikirciklemsel öbekleşme”
Yazar, konuyu çok yönlü olarak işlerken, oxymoron için Türkçe bir karşılık olarak “ikirciklem” sözcüğünü kullanarak edebiyat ve sinemadan da örnekler vermektedir;
“ Yine ikirciklemin biçimsel ve anlamsal yönünü bütün özellikleriyle yansıtan çok sayıda roman, öykü adı vardır: Dünya klasikleri arasında yer alan Gogol’un “Ölü Canlar”, L. Tolstoy’un “Diri Ceset”, Y. Bondaryev’in“Sıcak Kar” ve klasik Arap edebiyatının öncü şairlerinden Ebul Ala al Maarri’nin Lüzumsuzluğun Lüzumu adlı eserleri ikirciklem için çarpıcı örneklerdendir. Türk yazar ve şairlerden Elif Şafak’ın Siyah Süt, Can Yücel’in “Güle Güle, Seslerin Sessizliği” ( Türkiye İş Bankası Yayınları), Muzaffer İzgü’nün Korkak Kahraman, Nedim Şener’in “Hayırsever Terörist”, Ömer Lütfi Mete’nin “Aşksız, Zevksiz Allahsız Müslümanlık”, Ahmet Güngör’ün Sıcak Buz (Beylik öykü kitabı) adlı eserlerinin yanı sıra ; Korkusuz Korkak (Türk filmi, Kemal Sunal ve filmde canlandırdığı “Mülayim Sert” karakteri), Dürüst Haydutlar, 14 Kılıç, Züğürt Ağa (Türk filmi, Şener Şen),Çarıklı Milyoner (Türk filmi, Kemal Sunal),Fakir milyoner (Türk filmi, İlyas Salman), vd. film adları ikirciklemsel yapıda olup okuyucu/ izleyicinin dikkatini çekmek, üzerinde şaşkınlık yaratmak ve derin bir etki bırakmak amacıyla bu tür adlandırmalara gidilmiştir.”
Oksimoronun ötesinde bir de “Paradoks” var. Onu da şöyle not etmişim; “Çelişen mantıkla yapılan cümle”. Hemen birkaç örnek sıralamışım:
*Ben çok mütevazıyımdır.
*Nobel barış ödülü için adam bile öldürebilirim.
*Kimseye öğüt verme.
*Her kar tanesinde bir yangın var.
*Demir ökçelerle bir sincap gibi yürümek.
*Yüz bin kere söyledim; abartmayı bırak.
Bu cümleler çok tuhafıma gidiyor; ama belki yeri geldiğinde hepimiz kullanıyoruz.
Birinci cümlede çok alçak gönüllü olduğunu belirten kişi, bana göre hiç de öyle değil, kendini öyle göstermek istiyor.
İkincisinde; barış ödülü almaya kendince aday olan kişi, önüne çıkacak engelleri ölümle yok etmeye hazır.
Üçüncüde; öğüt vermeyi yanlış bir davranış gibi gören kişi, karşısındakine öğüt vererek bunu bildiriyor.
Dördüncü paradoks edebî bir cümleyi gösteriyor. Pek karşı çıkılamaz; ama mantıkla çelişkili.
Demir ökçeler kullanıp sincap gibi sessiz yürüyen kimseye rastladınız mı hiç?
Son cümle çok ilginç; abartının en güzel örneğini vererek, abartı yapanı eleştiriyor.
Genelde paradoksların cevapları yoktur. Yani bir nevi çelişkidir. Kökleşmiş inanışlara aykırı olarak ileri sürülen düşünce biçiminde tanımlanabilir. Vikipedi /Özgür Ansiklodi de böyle diyor ve daha geniş bilgiler aktarıyor.
Paradoks teriminin karşılığı olarak Türkçede açmaz, çatışkı, çelişki, yanıltmaç sözcükleri kullanıldığını de ekliyor Vikipedi..
Ben işi biraz daha değişik bir yöne saptıracağım. Oksimoron yalnız yazma, anlatma işlerine özgü bir şey değilmiş gibi geliyor bana. Fotoğraflarda, resimlerde, çizimlerde de pek güzel olur oksimoronlar. Benim örneğim bilgisayara yüklediğim kendi çektiğim fotoğraflardan.
Örneğin “Çaylak” bir basketbol oyuncusuna verilen ödül plaketi, benim yorumuma göre oksimoron. Çünkü; “çaylak” sözcüğünün sıfat olarak anlamı “acemi” demek. Düz mantıkla düşününce nasıl oluyor da acemi bir oyuncu takıma giriyor sonunda da madalya kazanabiliyor. Gerçeği ben de biliyorum; takıma yeni girenler arasında en parlayan, ilerisi için ümit veren bir oyuncu o. Fakat fotoğraf bizim oksimoron tanımlamamıza çok uyuyor.
Yukarıdaki ve yandaki fotoğrafları evimizin penceresinden çekmiştim. Bir kamyonete hurda toplayan kimselerin aşağı yanında, çöpten topladıkları kâğıtları sarıp sargılayan çocuklar bir binek arabasının her tarafına yüklüyorlardı.
Kamyonetin arka kapağındaki renkli resimler, kamyonete yüklü hurdaların görüntüsüyle taban tabana zıttı. Al sana bir oksimoron diye düşündüm; ama kapaktaki renkli resimler beni fotoğraf çekmeye yöneltti.
Turuncu çuvallar altında ezilen ve sürücünün nereye gideceğini bilemeyeceği binek arabası isim değiştirmiş ve küçük bir tır olmuştu sanki.
Bu fotoğrafı Ankara’daki Dikmen Parkı’nda çektim. Parkta düzenleme yaparken oradaki küçük camiyi başka tarafa taşıdılar; ama minare bir anıt sessizliği ile yerinde bırakılmıştı. Uzun süredir gidemiyorum oralara; hâlâ yerinde mi bilmiyorum. Arkadaki yapılarla yarışta adeta. Yanında camisi bulunmayan, müezzini olmayan bir oksimoron değil mi? Ağaçların arasında tohumdan yeşermiş gibi.
Bu son fotoğraftaki bilgisayar ve onun arkadaşları “çöp” yolcusu artık. Bu emektar, benim bilgisayar acemiliğimi yok etti, çok çırpındı birşeyler öğretti bana; ama çok az olan gücü de benim isteklerime yetmez oldu. Aradığım bir kitabın hangi rafta olduğunu bana bulana kadar bir fabrika gürültüsüyle çok uzun süre çalışıyor zamanımı harcıyordu. Zorunlu nedenlerle onun kadrosunu yeni bir bilgisayara verildi ve ona da bir veda töreni düzenlendi, tarafımdan.
İktisatta Gresham Yasası diye bir ilke vardır. Biraz ucundan kıyısından iktisat okuyan herkes duymuştur bunu. Gresham yasası derki: “ kötü para iyi parayı kovar”. Yani piyasada her ikisi de varsa, vatandaş iyisini sahiplenir, kötüsü halka kalır. Örnek; tasarruf için 1000 lirası olan vatandaş, 3 dolar alıp kenara koyar, ödediği 1000 lira da piyasada halkın hizmetinde dolaşıp durur. 1000 lira, aklınca büyük bir iş becermiş ve 3 doları piyasadan kovmuştur.
Bu yasa burada işlemedi işte; ileri teknoloji geridekine yenilmedi. Yenilmedi; ama, çöp arabasındaki eski uygarlık pek acıklı bir oksimoron oldu benim için.
Baştan da söylediğim gibi fotoğrafları ben çektim; isteyen kullanabilir.
Kaynakça
1/ Güngör, Ahmet 2015. DergiPark Akademik, ”Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi” Sayı:23,
Sayfa: 102-121.
2/ Vikipedi / Özgür Ansiklopedi; tr.wikipedia.org