siz hiç tam elinizden kayarken
hayatı havada yakaladınız mı?
ya da hiç düşmek istediniz mi şu iki ayaklı dünyadan
dizlerinin kanamasını
ağlaya ağlaya eve gidip annenden dayak yemeyi
hiç arzuladınız mı?
bilir misiniz
yokuş aşağı giderken
pedallare sıkı sıkı yapışmak
fakat yol boyu sendelemek
sağa sola
hiç mi hiç yere değil
büsbütün gökyüzüne
şu tekerlekli dünyada
hiç mi bodoslama inemezsin yokuşları çocuk
düşüp dizlerinin kabuklanmasını istemezsin
nedir kaldırımlara çektiğin setlerin alameti?
ben onlara değil kaldırımlar uzak bana dersin duyarım
sizi bilmem ama
ben bilirim
düşememek hiç bisikletten
hayatı havada yakalamayı
yere hiç basmadan
göğe yedi kat merdiven çıkmayı
bilirim de, şöyle bi sallanırım
sağa sola yalpalarım, yine de düşemem
nazımın barikatta dövüştüğü de bendim
rüknettinin aynalarda ağladığı da
ben kim miyim?
bisikletten düştüğünde hissettiği acının
göz yaşına en layık duygu olduğunu
hiç bilemeyecek
ihtiyar bi çocuğum, yalnızca