Karl Marx’ın geçmişine hızlı bir bakış atmak bize çok şey söylüyor; Ekonomist, filozof, gazeteci, sosyolog, siyaset teorisyeni, tarihçi. Ek olarak sosyalist, gerçek manasıyla bir komünist. Devrimci. Tüm bu sıfatlar ise sadece bir başlangıç…
Karl Marx 19. Yüzyılın en saygın insanlarından biriydi. Toplumların nasıl çalıştığı ve nasıl çalışmaları gerektiği konusundaki çalışmaları insanları bilgilendirdiği gibi aynı zamanda bir meydan okumaydı da. Kabaca denilebilir ki, Marx komünizmin kapitalizmden nefret eden babasıydı. O dünyanın birçok yerinde birçok şekilde tanınıyor, ama özellikle Batı’da fikirleri Doğudaki Rusya ve Çin gibi otoriter rejimlerin temelini atan adam olarak kabul ediliyor. Bu tam olarak doğru değil. Her şeyden önce, bu öngörü böylesine bir düşünür için doğru olabilmek için fazla kısa.
Jonathan Sperber “Karl Marx: 19. Yüzyılda yaşanmış bir hayat” adlı kitabında şöyle diyor; “Pozitif olarak bakıldığında, Marx sosyal ve ekonomik gelişmelerin peygamberi, devletin ve toplumun özgürleştirilmesinin avukatı.” Ve ekliyor, “Negatif bir perspektiften bakıldığında ise, Marx modern dünyanın ölümcül ve şeytani geleceğinin (20.yy. kastediliyor.) en büyük sorumlusu.”
Başka hiçbir şey değilse bile, Karl Marx keskin bir insan gözlemcisiydi. Hayatın nasıl daha iyi olabileceği hakkında cesur fikirleri olan keskin bir düşünürdü. Chicago üniversitesinde Marx ve Felsefe üzerine ders veren ve "The Routledge Handbook of Philosophy of Relativism." Adlı kitabın Marx bölümünün yazarı Lawrence Dallman diyor ki; “Marx her şeyden önce bir tür bilim insanıydı. Gerçekliğin bir öğrencisiydi, ömrü boyunca fikirlerini siyasette yaymak için uğraştı.”
Filozoflar şimdiye kadar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumladılar, oysa aslolan dünyayı değiştirmektir. – Karl Marx
Marx 1818’de Prusya Krallığının Trier şehrinde doğdu. Bu şehir şu an Batı Almanya’nın Rheinland bölgesi olarak biliniyor. Başarısız 1848 Alman devriminden sonra Marx 1883’te son nefesini vereceği Londra’ya kaçtı. Mezarı şu anda Londra’daki Highate Mezarlığında bulunuyor.
Marx’ın doğumundan önce savaş ve devrim sebebiyle rafa kaldırılmış, unutulmuş ve eski bir kasabada varlıklı ve liberal bir ailenin oğlu olarak seçkin bir şekilde büyüdü.
Daha sonra Marx felsefe ve hukuk üzerine okuyacağı/çalışacağı üniversiteye gitti, orada Prusya baronesi Jenny von Westphalen ile nişanlandı daha sonrasında da evlendi. Felsefe ve hukuk öğrenimi sırasında daha sonradan Diyalektik Materyalizm fikrini temellendirmede kullanacağı Alman filozof Georg Wilhelm Friedrich Hegel’in çalışmalarıyla tanıştı.
Marx 20’li yaşlarının başında Köln ve Paristeki radikal gazetlerde yazdı. Liberal fikirli filozoflarla görüştü ve 20’li yaşlarının ortasında onun yaşamını çok büyük şekilde etkileyecek Friedrich Engels ile tanıştı.
Marx’ı işçi sınıfının devrimin yakıtı olacağına ve işçi sınıfının adalet getireceğine ikna eden Engels idi. İkili, 1848’de yeni bir siyasi hareketin temeli olacak bir broşür yayınladı, adı “Komünist Manifesto”
1883’de, Marx öldükten sonra Engels Komünist Manifesto’daki ana fikri şöyle özetledi;
“Ekonomik üretim ve Ekonomik üretimden ortaya çıkan toplumun yapısı, o dönemin siyasi ve entelektüel tarihinin temelini oluşturur; sonuç olarak (İlkel toprak mülkiyetinin dağılmasından bu yana) tüm tarih, ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen sınıflar arasındaki sınıf çatışmaları tarihidir. Ancak bu mücadele öyle bir evreye ulaştı ki, sömürülen ve ezilen sınıf (Proleterya) artık kendisini sömüren ve üzülen sınıftan (Burjuvazi) tüm toplumu sömürüden ve baskıdan kurtaramadığı sürece kurtaramaz.”
Marx her zaman sosyal olguların altındaki gerçek sebeplerle, dünyaya şekil veren olay ve kurumları anlamakla ilgileniyordu diyor Dallman, ve ekliyor “Marx görünümlerin altına inmek ve gerçekte neler olduğunu görmek istedi. Erken yaşlarında bunu en iyi yapabileceği alan olarak Felsefeyi gördü ancak zaman geçtikçe daha çok sosyal bilimlerle ilgilenmeye başladı.
Marx hakkındaki en önemli olan şey, onun toplum hakkında bir mühendis gibi düşünmesi. O neyin işe yaradığını ve bunu nasıl yaptığını bilmek istedi. Değiştirmek istersek, değiştiririz, dokunmamız gereken tuş nerede?!”
(Marx ve Eş Jenny, 1869)
Marx’ın 1847 tarihli “kapital” adlı ekonomik çalışması işçi sınıfını sömüren kapitalizmin, Batı’nın mevcut sosyal ve ekonomik teorisinin ve Marx’ın komünizm fikrinin arasındaki tartışmayı belirginleştirdi. Birçoğu için bu, zenginlere karşı fakirlerin kavgası, Burjuvazi Proleterya’ya karşı. O bundan fazlası, doğru ya da yanlış, mükemmel topluma doğru giden büyük bir argüman.
Ancak tabii ki bu basit bir tanımlamadır ve Marx’ın fikirlerini doğru yapmaz.
“Hepsinden önce, insanların Marx’la kurduğu ilişki biraz ütopiktir. Onlar şu anda içinde yaşadığımız tüm pisliklerden arınmış bir dünya hayal ediyor… ” Dallman ekliyor; “Dediğim gibi, Marx bir tür mühendis zihnine sahipti. Büyük olasılıkla, o siyasi tarihin en büyük, en pratik ve en gerçekçi figürlerinden biriydi. Gerçek dünyada mümkün olabilecek olan her şey hakkında en çok endişelenen kişiydi.”
Marx’ın komünizm olarak tanımladığı şey, kâra göre değil, sadece insan ihtiyacına göre üretilen malların bulunduğu ve köle-efendi, patron-işçi ilişkisinin bulunmadığı (bundan dolayı devrilecek bir şey de olmayacaktı.) bir toplum. Ancak bunlar çoğu kişinin Komünizm olarak düşündüğü şeylerden çok uzak.
1917 Rus devriminden sonra, Joseph Stalin’in altında Lenin’in fikirleriyle birlikte Marx’ın fikirleri de yeni bir imparatorluk kurmak için kullanıldı. Tüm bunlar boyunca milyonlarca kişi öldürüldü. Benzer biçimde, Çin’de Mao Zedong’un komünist partisi yönetiminde milyonlarca insan öldü.
Dallman bu konuda şöyle diyor; “Sovyet Rusya ve Komünist Çin’in tarihte yaptıklarının ağırlığından kurtulmadan Marx’ın komünizm hakkkında ne düşündüğünü konuşmak dahi zor ve açıkçası, birçok insan Marx’ı tüm bunlardan sorumlu tutuyor.”
Açıkçası, Stalin ve Mao’nun otoriter kuralları Marx’ın aklında olan şeyler değildi. Şunu belirtmek önemlidir ki, Marx kapitalizmden nefret etmiyordu, sözü bile edilemez bundan. Aslında sistemde bir gereklilik bile gördü, kapitalizmi komünizmin öncüsü olarak düşündü. O bugün doğru olan bazı teknolojik zorlukları öngörmüştü, mesela otomasyonda gereksiz olan işçileri.
Dallman bu konuda şöyle diyor; “Marx Kapitalizmin ilerici karakterinden çok etkilendi. Hayatın her kesiminden farklı farklı insanları aynı fabrikada çalışmaya zorlayarak, insanlar arasındaki eski ayrımları yıktığını söyledi. Yani ırk, cinsiyet ve din gibi şeyler insanları daha az böler ve insanlar aynı iş yerinde birbirlerini eşit olarak görmeye zorlanırlar.”
Marx Kapitalizmin teşvik ettiği teknolojik ve ekonomik gelişmeyi fark etti ve garipsedi. Ve bunu önceki toplumlardan komünizme doğru giden bir gelişme aşaması olarak gördü. Dallman diyor ki, “Marx hayatının sonraki bölümlerinde bir devrimin yerine kapitalizmin içindeki gelişmelerin de komünizme doğru gidebileceğini söyledi, ama yine de köle-efendi ayrımı olmayan komünizmi nihai hedef olarak gördü.”
Her türlü durumda dahi, Marx’ın komünizm fikri komünizm adınan herhangi bir yerde yapılan vahşetten çok uzaktı. Onun fikirleri garip bir şekilde hala daha bazıları için hayatı daha iyi bir yer yapacak bir el feneri. Bu şekilde, bugünün dünyasında bile pratik bir insan ve derin bir düşünür büyük bir ilgiye sahip.
Son olarak Dallman diyor ki; “Marx her şeye akılcı bir eleştiri getireceğinden emindi, sadece düşmana değil, kendisi de dahil olmak üzere her şeye. Eski yaşam tarzlarını (köle-efendi) eleştirmeye, kapitalizmin bunları nasıl yendiğini göstermeye ve aynı şekilde kapitalizmi eleştirmeye ve kapitalizme karşı gelmekte olan gelişmeyi göstermeye de istekliydi. Bu hala gelecek vaat eden bir düşünce.”
Bu yazı HowStuffWorks adlı popüler bilim ve kültür sitesinden çevrilmiştir, isteyen okurlarımız buradan yazının orijinal haline ulaşabilirler.