Tsunami kelimesi Japonca kökenlidir, liman dalgası anlamına gelen 津波 (つなみ) sözcüğünden türemiştir. Okyanus ya da deniz tabanında deprem, göktaşı düşmesi, volkan patlaması ve hatta su altı nükleer patlamalar ile oluşan çökme ve kaymaların oluşturduğu büyük enerjinin suya aktarılması ile oluşur. Kasırgaların da tsunamilere sebep olduğu kaydedilmiştir.
İlk akademik çalışmalarda tsunamilere sismik deniz dalgası da denilmiştir. Tsunamiler 80% oranında Pasifik okyanusunda oluşur. Tsunami kelimesini dünyanın tanıması ile 15 Haziran 1896 tarihine tekabül eder. Bu tarihte Japonya’da yaşanan büyük Meiji Tsunamisi ile 21000 kişi hayatını kaybetmiştir ve Japonların dünyaya yaptığı yardım çağrısı ile Tsunami sözcüğü dünya dillerinde yerini almıştır.
Tsunami dalgalarının normal deniz dalgalarından farkı su zerreciklerinin sürüklenmesi ile hız kazanmasıdır. Normal ya da ters fay sonucu deniz tabanında gerçekleşen düşey yöndeki hareketler bu tür dalgalara neden olmaktadır. Deniz altındaki volkanik patlamalar sonucu, su kütlesine bir basınç uygulandığından su kütlesi yukarı doğru itilir. Bu hareket deniz seviyesinin değişmesine ve büyük dalgaların oluşmasına neden olur.
Deniz altında meydana gelen heyelanlar ise kayma doğrultusunda bir su hareketine neden olduğundan deniz seviyesinin değişmesine ve büyük dalgalara neden olabilmektedir.
Tsunamiler, derin denizlerde fazla hissedilmezken sığ kıyılarda yüksekliği 30 metreyi geçen dalgalara neden olmaktadır. Tek bir dalga olarak başlayıp kısa sürede 3 ya da 5 dalgaya bölünerek yayılabilirler. Birinci ve sonuncu dalga nispeten zayıf olmakla birlikte diğer dalgalar taşıdığı enerjiyi çok sert bir şekilde iletir ve afetle sonuçlanır. Deprem ya da yukarıda bahsedilen diğer tetikleyici etmenleri takiben deniz suyu seviyesinde gözlemlenen anormal değişikler ilk dalganın işaretidir ve takip edecek daha şiddetli dalgaların habercisidir. Tetikleyicinin şiddetine bağlı olarak asıl yıkımı yapacak dalgalar, ilk dalgayı takip eden ortalama 10, 15 dakika içinde vurur.
Tsunamilerden korunmanın mümkün olabilecek tek yolu ise su seviyesindeki anormal değişim gözlendiği an kıyıdan mümkün olan en uzak ve en yüksek yere doğru hızla kaçmaktır. Tsunami afetinden korunma amacıyla 2005 yılında, UNESCO çatısı altında ve hükümetler arası Oşinografi komisyonu (IOC) önderliğinde başlatılan uluslararası bir girişim sonucunda, dört büyük denizde/bölgede tsunami uyarı merkezleri kurulmuştur. Bu bölgesel merkezler Hint okyanusunda IOTWS (Indian Ocean Tsunami Warning System), Pasifikte PTWS (Pacific Tsunami Warning System), Karayiplerde Caribbe EWS (Caribbean Early Warning System) ve Kuzey Doğu Atlantik, Akdeniz ve Bağlantılı denizlerde NEAMTWS’dir (North-Eastern Atlantic and Mediterranean Tsunami Warning Center). Ancak Endonezya’da 2018'de meydana gelen Tsunamide erken uyarı sisteminin çalışmadığı da kayıtlara geçmiştir.