ORDOVİSYEN (488-443 MYÖ)
Bu dönemde deniz seviyesi yüksek ve kıtaların büyük bölümü sığ denizlerle kaplıydı. Gondvana'nın güney kutbuna doğru sürekli hareketi sonucu dönemin sonuna doğru kıta üzerinde oluşan büyük buzullar iklimin dünya çapında değişmesine, ortalama sıcaklıkların ve deniz seviyesinin düşmesine neden oldu. Denizlerin çekilmesiyle birlikte deniz yaşamının büyük bölümünü barındıran sığ denizler kurudu.
Ordovisyenin sonu bir kitlesel yok oluşa işarettir. Bu yok oluş ilk olarak, planktonlar, derisi dikenliler, üç loblular ve zırhlı balıklar gibi tropikal türleri etkiledi. Ardından mercan ve brakiopodları etkisi altına aldı. Ilıman denizlere uyum sağlamış olan yeşil algler de yok bu oluştan etkilendi.
Büyük oranda tropik hayvanları etkilemesi, yok oluştan kurtulmayı başaranların ya derin sulara ya da yüksek enlemlerdeki soğuk sulara uyum sağlamış olanlar arasından çıkması, yok oluşun temel nedeninin; Gondvana'nın Ordovisyenin sonunda güney kutbunun üzerinden geçmesi olduğuna işaret ediyor. Bu şekilde kıtanın kutup bölgesi üzerinde olmasıyla birlikte iklim değişikliği ile bir soğuma ve buzullaşma meydana geldi. Buzullaşma ile sular kara parçalarına bağlandı ve dünya çapında deniz seviyesinde düşüş meydana geldi. Bunun yanında sığ denizlerin kurumasına da sebep oldu.
Ordovisyen denizlerindeki yaşamın büyük bölümünü oluşturan resiflerin yok olması ve soğumanında etkisiyle yok oluş meydana geldi.
DEONİYEN (359-416 MYÖ)
Bir önceki dönemde yaygın olan omurgasızlar bu dönemde de varlıklarına devam ederler, bunun yanında ammonoitler ilk kez ortaya çıkar. Balıklar bu dönemde çeşitliliklerini artırıp zirveye ulaşırlar. Kemikli balıklar ve köpek balıkları bu dönemde ortaya çıkar. Denizlerin bir numaralı hayvan grubu olurlar. Karada ise ilk tohumlu bitkiler ve ağaçlarla birlikte ilk ormanlar da bu dönemin sonunda oluşur. Eklembacaklılarda artış gözlenir ve yeni böcek türleri ortaya çıkar. Denizler de yaygılaşan omurgalılarda karaya ilk adımlarını yine bu dönemin sonunda atar.
Devoniyen dünyasının iki ana kara parçası vardı:
- Gondwana
- Lavrusya
Büyük bölümü henüz güney kutbu üzerinde bulunan dev kıta Gondwana, kuzeye doğru hareket ederken, diğer yandan da, merkezinde Avustralya'nın bulunduğu bir eksen etrafında saat yönünün tersine doğru döner. İleride Asya’ya ait bazı levhalar Gondwana'dan ayrılırken, ekvatoral konumda bulunan Lavrusya da kuzeye doğru hareket etmeye başlar. Lavrasya'da, Baltıka ve Laurentiya'nın çarpışması sonucu Iapetus okyanusu tamamen kapanır ve sıra dağlar yükselmeye devam eder. Kuzeyde bulunan Sibirya yine bu yöne doğru olan hareketini sürdürmeye devam eder. Lavrusya ve Gondwana çevresinde, levhaların çarpıştığı bölgelerde, dağ oluşum olayları başlar.
Orta Devoniyende sığ denizler Kuzey Amerika, Sibirya ve Avusturalya’nın büyük kısmını kaplar. Geç Devoniyende Pangea oluşmaya başlar. Günümüzün Kuzey Kanada’sı ve Güney Çin’ de tropik yağmur ormanları oluşmaya başladı. Güney kutbunda bulunan Amazon bölgesinde ise buzullar vardı.
Bu kitlesel yok oluştan karasal ekosistem çok fazla etkilenmemiştir fakat deniz yaşamı büyük zarar görmüştür. Bu yok oluştan ılıman türler, tropik olanlara göre daha fazla etkilenmiş olması bize, Gondwana'yı buzullarla kaplayan küresel bir soğumanın, bu yok oluştan sorumlu olabileceğini düşündürüyor.
Ordovisyen yok oluşunda olduğu gibi buzullaşma ile birlikte sığ denizlerin kuruması, orada yaşayan canlıların yok olmasının nedeni olabilir. Gondwana’nın Devoniyen kayaçları üzerinde görülen buzullaşma izleri bu olasılığı desteklemektedir. Başka bir görüş ise, dünyaya çarpan bir gök cisminin deniz seviyesi ve iklim üzerinde değişimlere yol açtığıdır. Çarpma kraterlerine ait kanıtların varlığı bu görüşü destekler.
PERMİYEN (292-251 MYÖ)
Bu dönemde kıta çarpışmalarıyla birlikte dağ oluşum hareketleri de etkindir. Sibirya-Kazakistan ve Çin levhalarının Lavrasya ile çarpışmasıyla, Pangea'nın oluşum süreci tamamlanır. Kıtalar bir araya gelirken bir yandan da yükselmeye devam eder. Yeryüzünün geri kalanı Panthalassa adı verilen tek bir okyanusla kaplı haldedir.
Pangea’nın oluşmasıyla deniz seviyeleri düştü ve sıcak sığ denizler büyük oranda azaldı. Bu durum yok oluşu açıklama için ileri sürülen kurumlardan birisidir. Permiyen sonlarına doğru Sibirya’da volkanik aktiviteler görülür. Bir milyon yıl süren volkanik aktivitelerle, yeryüzünün tamamını üç metre lav tabakası ile kaplayacak kadar lav çıkışı olmuştur. Bu volkanik aktivitenin de Permiyen yok oluşu nedenleri arasında olabileceği düşünülüyor. Bir başka kuram ise; 6-12 km genişliğinde bir göktaşının okyanusa çarpmasının Permiyen sonundaki kitlesel yok oluşa neden olduğunu düşünüyorlar. Çarpışma sonucu mantodan okyanus-atmosfer sistemine hızla çok büyük miktarlarda salınan sülfür, büyük miktarda oksijeni kendine bağlamış, asit yağmuru şeklinde yeryüzüne inmiş olabilir.
Permiyen sonunda görülen ve tüm türlerin %90-95'inin ortadan kalktığı yok oluş Fanerozoiğin en büyük kitlesel yok oluşudur. Yok oluş etkisini en çok deniz yaşamı üzerinde gösterdi. Deniz omurgasızı familyalarının % 53'ünü ortadan kalkarken, pek çok büyük grup da tamamen ortadan kalktı. Paleozoiğin tipik hayvan gruplarından olan üç loblular, bir daha dönmemek üzere ortadan kalktı.
Karasal ekosistemin daha az etkilendiği yok oluşta, omurgalı, böcek ve bitkilerin dahil olduğu karasal türlerin %70'i ortadan kalktı. Bitkiler de yok oluştan ciddi biçimde etkilendi; ancak, büyük bitki grupları hayvanlar gibi tamamen yok olmadı.
JURA-TRİYAS (205-142 MYÖ)
Triasın sonunda gerçekleşen küçük bir yok oluş, Jurada dinozorların yayılmasına fırsat verdi. Dinozorlar çeşitlenip gelişti, dev boyutlara ulaştı.Jurada sürüngenler üstün olsa da ilk memeliler bu dönemde gelişmeye ve çeşitlenmeye devam ettiler. İlk çiçekli bitkilerin de Juranın sonlarına doğru evrimleştiği düşünülmektedir.
Jura iklimi Triasa göre daha yumuşak ve iklimler arası farklılıklar azalmaya başlamıştır. Yağış miktarı artmış, sıcaklıklar düşmüştür. Artan nem miktarıyla birlikte bitki yaşamı daha güçlenmeye başlamıştır. Dönemin büyük bölümünde kutuplarda buzul yoktu ve deniz seviyesi yüksekti.Geniş sel alanları, ılıman ve subtropikal ormanlar, mercan kayalıkları yaygındı.
Okyanus ve denizler, çeşitli ve çok sayıdaki süngerler, mercanlar, yosun hayvancıkları, salyangozlar, midyeler, mürekkep balıkları, ammonitler ve belemnitlerle dolup taşıyordu. Ammonit ve belemnitler, Juranın baskın omurgasızları olup, Mezozoiğin sonuna kadar da bu durumlarını korudular.
Juranın sonunda küçük bir kitlesel yok oluş meydana gelir. Yok oluştan karasal ekosistemler, özellikle dinozorlar, pek fazla etkilenmez. Ammonitlerin pek çok cinsi, deniz sürüngenleri, deniz midye ve istiridye türlerinin %80'i ve pek çok sığ su canlısı yok olur. Yok oluşun sebebi bilinmiyor. Ancak deniz tabanındaki çok büyük metan yataklarının boşalmasının tetiklediği bir dizi olayın yok oluşa neden olabileceğine dair kuşkular var.
KRETASE'TEBEŞİR' (142-65 MYÖ)
Kretaseye ait kayaçlarda yaygın olarak bulunan tebeşir yatakları nedeniyle döneme bu isim verilmiş. Tebeşir, kalkerli kabuğa sahip planktonik mikroorganizma artıklarının, deniz tabanına çökmesiyle oluşur. Pek çok grubu zaten bu dönemde ortaya çıkan planktonik mikroorganizmalar, dönem boyunca çok çeşitli ve yaygın olarak bulunur. Kretase dinozorların altın çağıdır. Bilinen dinozorların %40'ı Kretase'nin son 15 milyon yılında ortaya çıkar.
Fosil kayıtlarına ilk kez Kretasede giren çiçekli bitkiler hızla yayılarak açık tohumluların yerini alır ve karasal ekosistemlerde köklü değişikliklere neden olur.
Pangea'nın parçalanma süreci devam eder. Tüm karaların neredeyse deniz seviyesinde olduğu Kretasenin ortalarında artan volkanik ve tektonik hareketler, kıtaları yeniden engebeli ve yükseltili bir biçime gelmesine neden oldu. Afrika'nın kuzeye doğru hareketiyle, Tetis denizi kapanmaya ve Avrupa'da Alpler yükselmeye başladı. Geç Kretasede kıtalar neredeyse modern biçimlerini aldı.
Deniz seviyesi yüksek, kutuplarda buzul yoktu. Karaların üçte biri denizlerle kaplıydı. Sığ denizler ve bataklıklarla çevrili karasal ekosistemlerde ormanlar baskındı. Kretasenin ortalarından itibaren iklim değişmeye başladı ve mevsimler arasındaki farklılıklar arttı. Küresel sıcaklık düştü, ekvator ve kutuplar arasındaki sıcaklık farkı büyüdü. Yağış miktarı azaldı ve deniz seviyesi düştü.
Kretase’nin sonlarında, sürüngenler 200 milyon yıldır yeryüzünün baskın omurgalı grubu olarak hem yaygınlıklarının hem de çeşitliliklerinin zirvesindeydi. Dinozorların başı çektiği sürüngen imparatorluğu tüm gezegene yayılmıştı. Fakat 65 milyon yıl önce yeryüzüne çarpan bir gök cismi hem dinozorların hem de pek çok farklı sürüngen grubunun sonunu getirdi. Kara bitkilerinin %35'i yok oldu. Tüm türlerin %60-%80'i ortadan kalktı. Çiçekli bitkiler, salyangozlar, istiridyeler, kertenkele ve yılanlar, timsahlar ve memeliler ise yok oluştan kurtulup, Senozoik yaşamının bir parçası olmayı başaran canlılardır. Kretase/Tersiyer yok oluşuna neden olarak Meksika Yucatán yarım adasına çarpan meteorun ve onun tetiklediği olaylar gösterilmektedir. Çarpışmayla birlikte yıkıcı iklimsel değişimler, deniz seviyesinde meydana gelen değişimler, yaygın volkanik aktivite ve bunun yol açtığı atmosferik değişimlerin, yok oluşa neden olduğu düşünülüyor. Göktaşı çarpmasının yok oluşa neden olduğu genel kabul görse de, yok oluşu açıklamak üzere başka teoriler ileri sürülmeye devam ediyor. Dönemin sonunda görülen yaygın volkanizma, kıtaların birbirinden ayrılmasının neden olduğu iklimsel değişimler gibi kuramlar bunlardan sadece bir kaçı. "Kretase/Tersiyer yok oluşu" olarak bilinen bu yok oluş Mezozoiği kapatır. Yok oluştan sonra kurulan yeni ekosistemde sürüngenler önemlerini oldukça kaybederken; memeliler baskın hale gelir. Böylece yeni bir zaman olan Senozoik başlar.