GENÇ KUŞAĞIN BİLGİ EDİNME YÖNTEMLERİ VE HEDONİZM
Bilginin bu kadar kolay elde edilebildiği bir çağda gün içerisinde yoğun bir akışla bilgi bombardımanına maruz kalmaktayız. Genç kuşak, bilgi edinmeyi bir lüks olarak değil konfor alanı içerisinde kendiliğinden gerçekleşen bir süreç olarak deneyimlemektedir. Edinilen bilgilerin yanlış mı doğru mu olduğundan çok ona yaşatacağı güncel deneyimden keyif almaktadır. Sistematik bilgi edinme metotlarının lüks olmaktan çıktığı bir çağda gençler, ellerinin altındaki yüzlerce yararlı kaynağı teperek sadece isteklerine hoş gelen biçimde faydasız bir akışa maruz kalmaktadır. Bu, gençleri yokluk içerisinde değil varlık içerisinde olgunlaşmaya iten oldukça çetrefilli bir durumdur.
Sosyal medyadan gün içerisinde yüzlerce bilgiye, görüntüye, toplumsal slogana maruz kalan bir insanın oturup sabırla kitap okuyarak değerli bir kazanım edinmesi zordur. Bilgiye bu kadar kolay ve ardışık bir biçimde, doğru yanlış ayırmadan ulaşan bir beyin, saatlerini sıkıcı bir kitabın başında harcamayı kabul edemez. Bu vücudun dopamin mekanizmasıyla ilişkili bir olgudur. İnsan beyni, yeni deneyimler karşısında dopamin salgılar. Tıpkı bir ilaca zamanla kazanılan tolerans gelişmesi gibi beyin de farklı deneyimlere karşı zamanla tolerans geliştirir ve önceden ona haz veren bir deneyim zamanla onun için sıradanlaşır daha farklı deneyimlere odaklanır. Sosyal medya uygulamalarının algoritması kullanıcıların dopamin seviyesini aktive etmek üzerine kurulmuştur. Akışınızda daha önceki etkileşimlerinize göre yeni içerikler sürekli olarak yer alır. Gün içerisinde birkaç saat akışa maruz kalan bir insana kitap okumak artık keyif vermez. Öğrenmenin en temel yöntemi olan okuma eylemi medya çağı neticesinde değersizleşmiştir. Bu durumun arka planında yatan güncel sloganlar, varlık içerisinde olgunlaşmak zorunda olan ve bilgi zehirlenmesi yaşayan genç bireylere doğru bir şey yaptıkları izlenimini hissettirmektir. Sosyal medya üzerinden toplumsal bir olaya verdikleri anlık tepki bile o konuda son derece özgür olmanın sunmuş olduğu bir anlık tatmin getirir. Fakat eleştirdiği problemin çözümüne dair düşünce üretmek, o sorun üzerine kafa yormak, ilk başta eleştirmek ve yargılamak yerine araştırmak alışkın olduğu haz mekanizmasının dışına iten yorucu ve sorumluluk gerektiren süreçler olduğundan dolayı bunları reddeder.
İnsanların bireyselciliğe yöneldiği günümüzde bunun neticesi olarak benmerkezcilik küresel bir salgın haline gelmiştir. Bireylerin amacı artık içinde bulunduğu topluma kendini adamak, fedakarlık yapmak değil refah içerisinde bir ömür sürmektir. Adalet, özgürlük, eşitlik kavramları tıpkı tarihin kırılma dönemlerinde olduğu gibi günümüzde de her yerde yankılanmaktadır. Bu haklarına son derece sahip çıkan, bunları toplumun faydasına değil bireysel idealleri uğrunda karşı çıkılamaz bir tabu olarak gören ve kutsayan bireylerle karşı karşıyayız. Bireyselcilik ve benmerkezciliğin uzun vadede toplumsal eşitliği, özgürlüğü kısıtlayıp uçurumu açtığı ise göz ardı edilmektedir. Refah bir yaşam isterken arzuladığı ve benimsediği hayat Kaliforniya sendromudur. Tüketirken ve eğlenirken ortaya çıkan yorgunluğu da tekrar eğlenerek atmaya çalışan insanların hayatıdır. Fakat bunun neticesinde bencillik ve yalnızlık duygusu bu kişilere varlık içerisinde yokluk yaşatmaktadır. Hedonizmin getirmiş olduğu nokta insana huzur verememekte, mantığın ittiği noktada psikolojik demanslar baş göstermektedir. Hedonizmi el üstünde tutan bu kişiler Carpe diem felsefesini ele alırken şu dünyada haz için yaşamayan, bencilliği değil adanmışlığı ön plana çıkaran bütün bilim adamlarını, kurucu liderleri, savaşlarda ülkesini savunmak için gençliğini feda edenleri görmezden gelmektedir. Diline, kültürüne yabancı bir yerde refah içerisinde yaşamayı ülkesinde fedakarlık yaparak kalmaya tercih etmektedir. Bunun neticesinde kazanacağını zannettiği huzuru, tatmini hiçbir zaman kazanamayacağını ve bu tatmin hissinin somut nesnelerde olmadığını anlaması için bir hedonistin ömrünün tamamını harcaması gerekir. Hedonist arayış içerisinde rahatı arayarak geçirilen bir hayatın bir anlamı olmadığı ancak o zaman ortaya çıkacaktır.
Memento mori… , Fani olduğunu hatırla: Bu hayat bir gün sona erecek. Geriye sadece kendimize katmış olduğumuz birikimden kime ne aktarabildiysek o kalacak. Okumak gibi değerli bir eylemi severek ve kabul ederek yola çıkabiliriz. Bunu etrafımızdaki insanlara aktararak bir farkındalık ortaya koyabiliriz. O zaman içinde bulunduğumuz güç durumların demagojisini yapmak yerine çözüm yolunu ararız. Konfor alanımızdan çıkma vakti…