Türkiye'nin az bilinen coğrafyalarından birisi de Aydın ve Muğla arasında kalan Latmos (Beşparmak Dağları) coğrafyasıdır. Latmos veya Beşparmak Dağı, doğal oluşumuyla ve arkeolojik mirasıyla zengin bir sahadır. Latmos coğrafyasını ziyaret eden herkes bir masalın içine çekilip adeta büyülü bir doğanın içinde dolaşır. bu yıl daha önceleri yanından gelip geçtiğim bu coğrafya üzerinde Karia yolunun bir etabını iki arkadaşımla yürüdüm, kıyaslamak doğru olmayacaktır ama Likya Yolu deneyimimle karşılaştırınca Latmosların beni daha çok etkilediğini söylemeliyim. Bu şahane doğada adımlarken ve kamp yaparken geçirdiğimiz sürede gördüklerimiz belleklerimize hayranlıkla kazındı. Her adımımızda büyülendik, şaşırdık ve hayran kaldık. Ne yazık ki yer yer bu güzel coğrafyaya vurulmuş ihanet hançerleri madenleri de gördük; bu konuya tekrar değineceğiz ama önce biraz Latmos coğrafyasından söz edelim.

Neolitik dönemden bu yana gelen pek çok arkeolojik verinin olduğu bir coğrafyadan söz ediyoruz. Prehistorik kaya resimlerinin olduğu (yaklaşık 8 bin yıllık) bir saha. Yine eski Anadolu uygarlıkları, Roma, Bizans, Beylikler dönemi ve Osmanlı kalıntılarını bölgede görmek mümkündür. Daha çok bazı özgün motiflere sahip kaya resimleriyle öne çıkmış bir coğrafyadır. Özellikle bu kaya resimlerinde av sahneleri yanı sıra, insan hikayelerine de yer verilen bir üslup vardır.

Latmos Dağı, Neolitik dönemde önemli bir inanç merkezi de olmuştur, özellikle yağmur ve hava tanrısının mekanı kabul edilmiştir, eski Yunan kültürünün sirayetiyle zamanla Zeus ile özdeşleştirilmiştir. Bizans dönemine gelindiğinde yağmur için yapılan ritüellere ev sahipliği yapmıştır.
Latmos coğrafyasının kendine hayran bıraktıran kaya oluşumları, coğrafyanın atmosferini oluşturan başat unsurlardır. Metamorfik kayalardan gynas türündeki kayaç yapısına sahip bu kayalar, özellikle şekilleriyle muazzam bir görüntü oluşturmaktadırlar. Yağmur ve rüzgar aşındırmasıyla farklı farklı şekiller almışlardır; insan suretlerine, mantarlara, mitolojik varlıklara, canavar-cin vb. yaratıklara ve hayvan suretlerine benzer formlarıyla ilgi uyandırmışlardır. Bu coğrafyayı doğaya ve tarihe meraklı herkesin görmesi gerek, zira coğrafya büyük bir yıkımla ve vatana ihanetle karşı karşıya, bu yıkım maden faaliyetleri eliyle yapılıyor. Bu coğrafyanın yok edilmemesi için mücadele etmek ve verilen mücadelelere destek olmak zorundayız. Çünkü basit, verimsiz, geliri düşük ama bir avuç zengine hizmet eden madencilikle, ülkenin hatta dünyanın en nadide coğrafyası yok ediliyor; turizm ve fıstık çamı tarımıyla kat kat kazanç sağlayacak coğrafya, bir avuç yağmacıya kurban ediliyor.

Yarım asra yakın bir süredir bölgede başta feldspat olmak üzere bir takım maden faaliyetleri yürütülmekte. Her ne kadar Beşparmak dağlarının milli park ilan edilmesi için çabalar varsa da maalesef, bu girişimlerin karşısında büyük engeller yaratılmaktadır. UNESCO dahil pek çok kanalı zorlayan Latmos savunucuları bu çabalarını da yılmadan sürdürmektedir. Bir takım mücadelelerle Bafa Gölü çevresinde bir bölüm "Bafa Gölü Tabiat Parkı" ilan edilse de bu adım yetersizdir. 1984 yılında büyük adımları atılan madencilik faaliyetleri, 2004 ve 2014 arasındaki on yılda ciddi ölçüde genişlemiştir. Yeni maden sahaları ilan edilmiş ve yeni ihaleler açılmıştır. Yakın zamana kadar ulaşılan verilerle 3800 hektar arazi (5200'den fazla futbol sahası eder) tahrip edilmiştir.

Uzun yıllardır süren çevre mücadelesi 2012 yılında "Latmos'u kurtarın" sloganı ile gündeme geldi, çevre derneklerinin, yöre halkının, bilim insanlarının ve sağlıkçıların protestolarına ve ciddi uyarılarına rağmen maden yağması durmadı. Pek çok bilimsel çalışma görmezden gelindi. Şirketler hukuk tanımaz bir biçimde faaliyet göstermeye devam ediyor. Arkeolojik sahalara dozerlerle girip kendi kar hırsları uğruna milyonların zenginliğini yok ediyorlar.

Latmos coğrafyasını savunmak tıpkı ülkenin diğer coğrafyalarındaki talanlara ve tahribatlara karşı durmak gibi, bir yurttaş görevidir. Planlı bir şekilde yerel halkın da asıl öznesi olacağı şekilde, endüstrileşmeyecek bir yerel turizm programı oluşturulabilir (dünyanın pek çok yerinde bizim coğrafyamızdan daha az güzelliğe sahip sahalarda başarılıyor). Arkeolojik ve tarihi bellek korunabilir, maddi kazancı yüksek fıstık çamı tarımıyla birlikte kapsamlı bir politikayla, bir avuç zenginin kazandığı gelirden daha çok kazanç halka ve devlete akabilir. Daha da önemlisi dünyaya büyük bir doğal ve kültürel mirasın korunması başarısı, adi maddi kazançtan daha değerli şeylerin olduğu gerçeği gösterilebilir.










Yalçın Anıl 11 Ağustos 2024 - 12:10:23
Sayın Onur Köse, Latmos coğrafyası özelinde aslında tüm yurdumuzun coğrafya yaralarına değinmişsiniz; ellerinize sağlık. Söz açtığınız yörenin çam fıstıkları-abartılı saymazsanız- madensel gelirlerle bile yarışır belki. Kilosu 2500 liraya yaklaşan çam fıstığının 50 gramına bile ulaşamadığımız bu günler, yazınızı bir kat daha önemli kılıyor. Sizi kutluyor, başarılı çalışmalar diliyorum.