Loading

Tacettin'i Nasıl Paketledik

Yaşanmış bir öykünün anlatımı

Tacikistan haritası

TACETTİN’İ NASIL PAKETLEDİK 

 

Mademki yaşanmış bir öykü anlatacağım; öyleyse kimilerini benim bile görmediğim bazı kişileri sizlere tanıtmalıyım. Tek tek izinlerini alamayacağıma göre; gelin isimlerini de değiştirelim, ülkelerini de.

Tacettin genç bir üniversite öğrencisi, şimdi 3. Sınıfta olmalı. Onu bize tanıtan de benim çok yakın bir akrabamın oğlu; o da Tacettin’den 1 yaş büyük bir öğrenci. Tacettin, öğrenci değişiminden yararlanarak Türkiye’ye gelince, akrabamın oğlu Kayra’ya iş düşmüş. Kayra’nın yabancı dili iyi olduğu için evinde konuk ağırlamak pek yük olmamış Kayra’ya. Tacettin’in kendisine yol gösterecek bir rehberi zaten varmış. Rehberi olan öğrenciyi ilk zamanlar pek önemsemediğinden, Tacettin bizim Kayra ile sağa sola giderek ülkemizi tanıyormuş.

Tacettin Tacikistan kökenli; annesi Tacik babası Alman. Ufak tefek, güler yüzlü, sevimli bir çocuk. Zamanla öğreniyoruz ki; Tacettin Almanya’daki fakültesinden bir ödev almış, bizim buralarda gençliğin siyasal eğilimlerini inceleyecek, siyasete katılım biçimlerini, gençlik kolları çalışmalarını bir öğrenci ödevi görünümüyle Almanya’daki hocasına sunacakmış. Kayra ile evlerimiz yakın olduğundan gelişmeleri biz de yakından izliyoruz böylece. Tacettin’in İngilizcesi bayağı iyi, evde de Rusça ve Almanca konuşuluyormuş. Anneannesi ve annesi ev söyleşilerinde Tacikçe konuştuğunda biraz anlıyormuş sanırım.

Rehber görevini üstlenen kız öğrenci ile de İngilizce anlaşıyorlarmış. Kayra’nın söylediğine göre; önceden önemsemediği rehber kızı, biraz fazla önemser olmuş son günlerde. Siyasal partilerden randevu alıp ödev görüşmeleri yaptıkları gibi; bizim Tâci’yi arkadaşlarının özel partilerine de götürüyormuş rehber. Anlaşılan rehber kız çok yönlü olarak tanıtım çalışmalarını aksatmıyormuş.

Tâci Kayra’nın evinde kaldığı için, onun yaşantısını ister istemez biz de izliyoruz kimi zaman. Sofra hazır olunca, Kayra’nın annesi yemeğe çağırıyor Tâci’yi, üst kattan bir inişi var Tâci’nin görmeye ve de dinlemeye değer: “I’m coming” cümlesini bitirmeden merdivenleri atlayarak masadaki yerini alıyor.

Kayra’nın sınıf arkadaşlarıyla da tanışmış Tâci. Arada hep birlikte kebapçıya gidip muhabbeti masaya döküyorlarmış. Ankara’da en iyi pidenin, lahmacunun nerede yapıldığını benden iyi biliyor Tâci. Bir güzel de masa tenisi oynuyor ki, Kayra dışında hepimizi sıradan eledi. Öğrencilere uygun bir masa tenisi yeri bulmuşlar, hemen her gün orada ter atıyorlarmış kız arkadaşıyla. Eve gelince de ben bir duş alabilir miyim diye izin istiyormuş. 

Benim bildiğim Tâci geleli bir-iki ay olmuştu, keyfi yerindeydi. Annesiyle sık sık telefonla görüşüyor; anneannesini hiç habersiz bırakmıyordu. Pek düşkündü anneannesine. Annesi hemşire olarak çalıştığı için; Tâci uzun çocukluk yıllarında hep o yaşlı anneannenin bakımı altındaymış. “Ben artık bir üniversiteliyim ama anneannem beni hep kollar gözetir; benim bir arkadaşım gelse hemen bana verdiği harçlığı çoğaltırBen artık yemek yapamıyorum, iyi bir yerde güzel bir yemek için bu harçlıkdiyerek beni de kendini de mutlu eder” diyor ve mutluluğunu bizlere de iletiyordu Tâci.

 

Günler böylece geçerken bir hastalık sardı ortalığı; herkes aksırıp tıksırmaya, zor nefes almaya, ateşlenmeye başladı Ankara’da, Türkiye’de hattâ dünyada. Tüm dünyaya adım adım yayılan bu hastalığa bir isim de buldular “Covid-19”. Çin’den başladığı söylenen bu hastalığın ilk günlerinde bizim Tâci de biraz öksürmeye başlamış, arada burnu akıyor bunu önlemek için sıcak içecekler kullanıyor, öksürük yumuşatıcı şuruplar içiyormuş. Evin her masasında en az iki üç bardak görülmeye başlayınca bizim Kayra huylanmış. Zaten titiz bir yaradılışı vardır; Tâci’ye kendinden uzak durmasını, bilgisayarına dokunmamasını, kalabalıklara da karışmamasını öğütlemiş. Aynı günler ilk olumsuz işaretler Tâci’nin annesinden gelmiş telefonla. “Dönüş biletinin tarihi iki gün sonra, uçağı sakın kaçırma, bizim buralarda herkes hasta, marketlerde mendil değil tuvalet kâğıdı bile kalmadı” diyerek Tâci’yi uyarmış.

Uyarmış ama Tacettin renkli rüyalarından uyanamamış. Ödevini bitirmenin rahatlığı ile sinema, dans, spor ve kız arkadaş dörtlüsünün tadını çıkarıyormuş. Bir gün Kayra’ya “Benim dönüş biletim var ama gitmeyeceğim, erteletemezsem yenisini alırım” demiş. Kayra babasına açmış konuyu “ Baba bu çocuk saçma sapan şeyler söylüyor, bir konuş onunla, hastalığını bizlere bulaştırmadan uzaklaşsın buralardan” demiş.

İşin içine ailece biz de girdik diyebilirim. Akraba dayanışması yapıyoruz. Kayra’nın babasının görüşme yapmasına zaman kalmadan dış hatlar teker teker kapanmaya başladı, yabancı ülkeler de havayollarını kapadılar Türkiye yolcularına. Tacettin’in dönüş bileti yandı. Annesi yeni bilet için Almanya’da çırpınıyor ama olumlu bir sonuç alınamıyor. Çünkü Türkiye’den Almanya’ya havayoluyla giriş kapalı. Durumu bizim eve de yansıttı Kayralar. İnternet başında hepimiz tuşlama yarışına girdik. Tacettin elektronik yolla paketlenecek; ama nasıl olacak bu iş? Eşime görev olarak televizyon haberlerini sürekli izleme işi verilmişti. Hepimiz paketleme servisi gibi canla başla çalışıyorduk. Tacettin’in rahatsızlığı ya covid ise, buralarda kalıp bizlere de bulaştırırsa ne yapardık? Bulaştırmasa bile bir yabancının sorumluluğu üzerimizde değil miydi?… O salgın sırasında hastalığı yakından tanıyamadığımız için zaten korku içindeydik.

Eşimin verdiği haberle hepimizi büyük bir sevinç sardı: Londra’ya kadar İngiliz havayolları bilet veriyordu. Oradan sonra da Almanya’ya geçmesi kolay olacaktı Tâci’nin. İş masa başında kolaydı ama Tâci ortalıkta yoktu ki, kim bilir nereye takılıp kalmıştı. Telefon edilmedik yer kalmamıştı; fakülte, yurtların spor salonları, kız arkadaşı… Derken kapı zili çaldı ve Tâci minik cüssesiyle göründü. Salondakilere toptan bir merhaba çaktı. “Çok acelem var, banyo yapıp kız arkadaşımla yemeğe gideceğiz” demiş Kayra’ya.

Kayra da “Senin acelen gerçekten var; banyo yapmana bile zamanın yok, sana bilet bulabilmek için saatlerdir uğraşıyoruz. Bilgisayarının başına geç! Londra’ya uçuş yapan havayollarından bir bilet alacağız. Annenle görüştük; annen de Londra-Almanya biletini alıp sana yollayacak. Londra uçuş paran çıkışmayacağı için babam ödeme yapacak. Annen de babama bu parayı gönderecek” diye söyleyince Tâci mırıldanmaya başlayarak oturmuş bilgisayarının başına ve Kayra’ya neredeyse yalvarmaya başlamış; “Bu işi sen çözersin, senin bilgisayara yaklaşmam yasak olduğuna göre bilet alımında bana yardımcı ol, ben babandan kart numarası falan alamam utanırım” demiş.

Bütün bunların bir bölümüne hepimiz tanık olduk. Kısa bir süre sonra bilgisayardan aldıkları Londra uçuş bileti çıktısıyla merdiven başında göründüler. Akşam yemeği için masa hazırlanmak üzereydi ama Tacettin katılamayacağını belirtti. Bavulunu toparlaması gerekiyormuş, hoş görmeliymişiz. Koşullar böyle olunca biz de hak verdik; çünkü uçak kalkışına ancak dört saat vardı. Yol ve havaalanı işlemleri için kullanılacak zaman bu kadardı.

Kayra babasından izin alarak havaalanına Tacettin’i kendisinin götüreceğini, işlemlerden sonra hemen döneceğini söylemiş. Hepimiz kapıda toplanarak Tâci’yi yolcu ettik. Araba tam kalkarken alışkanlıklarımız gereği bir maşrapa da su döktük peşinden.

İşi çözümlediğimize, Tacettin’i hep birlikte paketlediğimize seviniyoruz; ama yine de Kayra’nın dönüşünü merakla bekliyoruz. Kayra işi eksiksizce tamamlamış yani Tâci’nin içinde bulunduğu koşullara yani yollama paketine son bir düğüm atmış. Havaalanına arabayla giderken, Tâci yol üstünde bir kebapçının önünde durmasını istemiş Kayra’dan. “Buranın lâhmacunu çok güzel oluyor, oturmaya zamanımız yok diyorsan paketletirim” deyince Kayra gaza basmış. “Kerata biz kaç kişi seni zor paketledik, lâhmacun paketini orada açarsan kokusuna dayanamazlar havaalanından ya da uçaktan atarlar seni” diyerek takılmış Tâci’ye. “Anlayamadığım bir hareket var, bir miktar su döktüler peşimizden bu ne anlama geliyor Kayra “ deyince “ Sevgili konuğumuz su gibi akıp gitsin, yerine ulaşasın demektir bizim töremizde” diye yanıtlamış Kayra.

Ertesi gün Almanya’dan Tacettin’in annesi aramış Kayra’yı, bilet parasını hemen gönderdiğini söyleyerek ilgilerine teşekkür etmiş. Dönüş biletini kullanmayıp yakan Tacettin’e de ceza verdiğini, bilet ücretini karşılayana kadar harçlık alamayacağını eklemiş.

 

 

 

Yalçın Anıl
Standart Üye / 37 Yazı / 342,5K Okunma

1938 Samsun doğumlu Orman Y.Müh. Emekli


Yorum Yap

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

ya da üye olmadan yorum yap ve onaylanmasını bekle.
ÜST