Loading

Tek Kişilik Tragedya

Gece Menekşe

Firelei Baez -Desen

Babam yine geç vakitte eve gelecek zannettim fakat bu gece hiç gelmedi. Ortasında sunturlu bir tava  yanığı olan halının kenarında oturuyordum. Yanımda üç fincan kahve vardı. Annem yine her zamanki sessizliğiyle odayı doldurmuştu. Gözleri beyaz perdelerin ardında ışıldayan cilalı kaldırımlara kenetlenmişti. Bu sessiz, endişeli hali beni hep tedirgin etmişti ama o gece derinlerinde yanan ateş çok farklıydı. Birisi eve gecikince içten içe öldüğünü düşünmekten öte bir korkuydu onunkisi. Genç yaşta beliren çizgileri yüzünü aydınlatan ışığın altında gittikçe derinleşiyordu. Neredeyse defalarca bu köşeden bu sahneyi seyretmiştim. Sanki hayatımız tekrar eden tiyatro oyunu, annem de sahnenin müthiş rol yeteneğine sahip gedikli kraliçesiydi. Her defasında  yanağına süzülen tunç rengi gözyaşlarının yerini bu fasılda müthiş bir kabulleniş kaplamıştı. Babamın o gece bizi terk edip gideceğini biliyor gibiydi.

O günden sonra evde babamdan bahsetmedik. Sonradan kumaş fabrikasında çalışan bir kadınla birlikte yaşadığını öğrendim. Bir gün yaşadıkları evin yakınında onları gördüm. O zaman babamı hiç özlemediğimi anladım. Ona karşı içimde bir öfke oluşmamıştı. Hayatımızdan sessiz sedasız çıkışını nasıl kabullendiysek o anı da öylesine kabullenmiştim. Bir zamanlar anneme diktiği kıyafetleri artık yanındaki genç kadına dikecek olması biraz içimi bulandırdı. Annemim tenine göre en uyumlu renkten; satenden , ipekten , kaşmirden artık ezberlediği ölçülerle diktiği kusursuz kıyafetler ilk zamanlar arka odadaki gardıropta öylece durdu. Sonrasında annem kimisinin eteğini kimisinin kolunu kesip attı.  Koca gardıroptaki kıyafetler gitgide azaldı. O geceden sonra hiç kimseye anlatamadığı derdini bizden sakınırcasına günden güne kesip atmak istiyordu sanki. Onu üzerinde yıldız desenleri bulunan kusursuz bir atlası parçalarken yakaladım. Babamın ona bu elbiseyi hediye ettiği gün yüzünde oluşan mahcup ifade şimdi kahreden bir yanılsamaydı. Aynı mahcubiyetin utançla ve hayal kırıklığıyla yoğrulmuş hali şimdi yüzünde saklamaya gerek duymadığı bir bezginlik peyda etmişti. Kendini çocuklarına adamaya çalışan aldatılmış bir kadının bu dünyaya ait ümitleri henüz orta yaşına varmadan tükenmişti.

  Babam gittikten sonra annem  bahçede çiçek  yetiştirmeye başladı. Sabahları erken kalkıp ön bahçenin kapıya yakın tarafındaki  sardunyaları,  ortancaları sular, sonra çıkış kapısının hizasını boydan boya kaplayan hanımeli çiçeklerinin arasında gezinirdi. Beyaz geceliği ve sabo terliğiyle kusursuz çiçek tarlasında sergilediği mutlu halleri bana müthiş korkutucu gelirdi. Adımlarındaki ritmik heyecan ve günden güne artan bir cümbüşle her yanını kuşatan çiçeklerin birbirine geçen renkleri annemin içindeki yangının tomurcuklanıp dışa vuruşunun sahnesiydi. Şimdi de her gün onu bir trajedide izliyordum. Bir aktrist olsa öylesine ustalaşmış olurdu ki herkes ona hayran kalırdı. Yalnız çiçeklerin arasında dolaşırken sergilediği davranışların ne kadar korkunç olduğunu fark eden tek izleyici ben olurdum.

Annem gün geçtikçe daha da kötü oldu. Kahverengi gözleri zamanla kopkoyu iki çukura gömülüp kayboldu. Dudakları bir hastanın dudakları gibi solgunlaştı. Yüzündeki eski çizgiler yenilerin arasında kayboldu. Uyumlu ve sağlıklı olmak için direnen hareketleri zamanla sarsıcı, titrek bir nefese dönüştü. İçindeki öfkeyi saklayamadığı zamanlar onu babamı karşısına almış beddua ederken yakaladım. İçinde biriktirdiği ağır taşları böylesine lanet okumalarla da olsa dışarı attığını görmek beni sevindirdi. O yüzden anneme , onun karşısında olmadığından bahsetmedim. Delirdiğini bile bile içindeki zehri boşaltıp eski günlerde hayranı olduğum kadına dönüşeceğini düşledim. İlk günlerde eve her gelene demet demet çiçek verdi. Sonrasında ön bahçedeki çiçeklerin bazıları kurumaya başladı. Ne kadar acı çektiğine şahit olduğum kadın, giderek tüm acılarını zifiri sanrılar ve yanılgılar girdabına sıkıştırdı. Hareketleri günden güne daha da çekilmez bir boyuta ulaştı. Onu ön bahçede yarısı kurumuş çiçeklerin arasında titrerken  gördüm. Ömrü boyunca yaşadığı tüm acıların, haksızlıkların portresini kendi bedeniyle çizen müthiş bir sanatçıydı hala. Benim gözümde annem, zorluklarla dolu sıkıntılı hayatını her koşulda mükemmel bir şekilde resmetmeyi başarmıştı.

Sonbaharda  soğuğun ve bakımsızlığın etkisiyle aster çiçekleri hariç çoğu çiçek kurudu. Bu kahverengi toplu mezarlık manzarası  bana annemin irislerinin eski canlı halini çağrıştırıyordu. O artık gözlerin etrafındaki lekelerle iyiden iyiye kurumuştu. Sabah onu yağmurun altında yakalamış, zorla eve sokmuştum. O kadar güç hareket ettiği halde bahçeye kadar  nasıl gittiğine hala hayret ediyordum. Elindeki makasla canlı kalan birkaç gülden demet yapmış kırmızı kurdeleyle de bağlamıştı. Sevgilin gelince verirsin deyip gülerek elime tutuşturdu. Sözcükler ruh halinin aynısı gibi tiz ve uçuktu. Sesindeki deliliği iliklerime kadar hissetmiştim. Üstünü değiştirip koltuğa oturttum. Ben de öbür koltuğa oturdum. Seneler önce bir akşam onun sessiz ama hüzünlü beklediği yerdeydim. Halının köşesinden büyük gözlerle mimiklerini seyrettiğim akşam orada duran üç kahve fincanını anımsadım. Birini ben içmiştim. Annem içmek istememişti. Öbür ikisine ne olduğunu düşündüm, aklıma gelmedi. Belki de annem sonradan onları mutfağa götürüp dökmüştü. Ya da oturup üst üste iki fincan kahve içmişti. Sonra ayrı ayrı ikisinin de falına bakmıştı. Babamın fincanında uzun bir yol vardı. Bir de bembeyaz bir at. İşte gerçekleşecek bir murat…Annemin falında da hep hüzün hep gözyaşı. Seneler boyu dinmeyecek acılar, paramparça kumaşlar vardı. Şimdi üç fincan kahvenin yerinde yarısı sararmış güllerden oluşan kırmızı kurdeleyle bağlı bir demet duruyordu. Annemin gözleri halının köşesine kenetlenmişti. Sabahki mutluluğundan eser yoktu. Perde kapanıp açılmış sahne değişmişti sanki. Birkaç saatlik hüzünlü bir müzikalin son dakikaları gibiydi.  Yağmur damlaları bahçenin ötesindeki cilalı taşlara çarpıp sekiyordu. Seneler sonra gözlerinden boşalan yaşları hayretle gördüm. Annem her dakika benden kilometrelerce uzaklaşıyordu.

Yaşar Aydıner
Standart Üye / 9 Yazı / 17,3K Okunma

Kısa hikaye yazarı


Yorum Yap

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

ya da üye olmadan yorum yap ve onaylanmasını bekle.
ÜST